Lütfen bu yeni hikayemizin yorum ve oylarınızlaçiceklendirin.
Keyifle okuyun!
🎭
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Benim hikayemin kanatlarında yüzlerce pırıltılı yıldız olacak!
Odamın bir köşesindeki ayaklı not tahtasına yazdığım bu cümlenin üzerinden bir hafta geçmişti. Şimdi o tahtanın yanında duran pembe benekli beyaz çalar saat okula geç kaldığımı ciyakciyak duyururken, külotlu çorabı bacaklarımdan geçirmeye çalışıyordum. Bir yandan da tamir ettirmeye üşendiğim için kendi istemeden asla susmayan saatin tepesine vura vura yok olmasını diliyordum.
Susmadı. Daha sert vurmayı denediğim esnada dengemi sağlayamayarak yere yapıştım.
Ne pırıltılı hikaye ama!
Hala dizlerimin üzerindeyken, beyaz okul gömleğini ve lacivertsüveteri giymeyi başardım. Koyu kumral saçlarımı başımın üzerinde rastgele çevirdikten sonra dün gece test çözerken kıçını dişlediğim kalemi arasına sokuşturdum. Tüm bu kargaşaya rağmen uyumaya devam eden ağabeyime hala öfkeli olduğum için çalar saati başucuna bıraktım ve ne yazık ki! ikimize ait olan odadan hızla çıktım.
Koca bir bardak süt içerken, annemin işe gitmeden önce hazırladığı kahvaltı masasındaki nota göz attım.
Odaya dön ve ağabeyinin yanına bıraktığın saati geri al, tatlım. Ayrıca akşamki partiye gidemezsin. Berika üzüntüsünden yataklara düşse bile gidemezsin. İyi dersler, Lalin'ciğim.
Okul servisinde Berika'ya ne söyleyeceğimi düşündüm. Partiye gidemiyordum. Dolayısıyla o da gidemiyordu. Çünkü süregelen dostluk bağı bulunan ailelerimiz, bize verdikleri izinler konusundan nedense birbirlerini taklit etmeye bayılıyorladı.
"Günaydın fıstık."
Yekta. Uzun boylu, sarışın ve zeki çocuk; Berika, o ve ben tüm okul hayatımızı birlikte geçirmiş çocukluk arkadaşlarıydık.