Karşımdaki anne kız az önceki bütün huzurumu alt üst ettiğinde, ellerim benden bağımsız bir şekilde karnıma dokundu. Karnıma baktığımda henüz varlığını yeni öğrendiğim ve öğrenir öğrenmez kaybettiğim bebeğimi hatırladım.

Gözlerim buğulaşmaya başlarken, karnımı sıkıca tutarak bebeğimi korumak istercesine kollarımı karnıma doladım. Canım acıyordu. Neden canım bu kadar çok acıyordu? Oysa bedenimde hiçbir yaram yoktu. Az önce çok huzurluydum oysa. Çok mutluydum. Gülümsüyordum. Ama şimdi ise kalbim, üzerine çöken ateşin kara isleriyle dolmuştu.

Canım o kadar çok yanmaya başlamıştı ki, bütün gücüm kaybolurken dizlerimin üstüne düşerek acıyla inledim. Ne oluyordu bana? Etrafıma korkarak bakarak yardım istemeye başlamıştım ama sesim çıkmıyordu. Avazım çıktığı kadar bağırıyor, karnımı sıkıca tutmuş bir şekilde yardım istiyordum. Yerde uzanırken bacak aramdan akan sıcaklığı hissettim. Beyaz elbisemin etek kısmına baktığımda gördüğüm kırmızı sıvıyla korkuyla tekrar bağırmıştım. Ama az önce karşımda duran anne kız beni duymadan oynamaya devam ediyorlardı.

Yere tamamen uzandığımda daha fazla gücüm kalmamış bir şekilde gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

Nefes almak için direndikçe aldığım nefes boğazımda düğüm haline gelerek beni boğmaya çalışıyordu. Karnımda hissettiğim ince sızıyla ellerimi karnıma götürerek avuçlarımı karnıma yasladım. Göz kapaklarım o kadar ağırlaşmıştı ki açmakta güçlük çekiyordum. Birkaç saniye soluklanarak göz kapaklarımı araladığımda gördüğüm tek şey beyaz tavan olmuştu.

Zihnim tamamen açılırken en son hatırladığın şeylerle gözlerimi sıkıca yumarak yatakta cenin pozisyonunda durdum. Karnıma sıkıca doladığım kollarımı karnıma bastırarak küçük bir umut diledim. Eğer hamileysem beni bırakmamış olmasını diledim.

Bebeğimle henüz tanışamadan veda edemezdim. O kadar güçlü değildim.

Gözlerimi tekrar açtığımda avucumu karnıma yaslayarak bir hareketlilik bekledim. Orada olduğuna dair bir umut bekledim. Ama yoktu. Hissetmiyordum. Kasığımdaki ince sızıdan başka hiçbir şey hissetmemiştim.

Kalbim çok acıyordu. Ruhum sızlıyordu. Neden canım bu kadar çok yanıyordu? Hiçbir şey bilmiyordum.

Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Ruhumun sızısı kalbime, oradan ise göz yaşı olarak kirpiklerimin arasından sızarak yastığıma düşerken hıçkırarak acıyla inlediğim sıra arkamda hissettiğim hareketlilikle bacaklarımı karnıma çekerek daha bi' küçülmeye çalıştım.

Gözlerimi açmaya ne cesaretim vardı ne de gücüm kalmıştı. Artık savaşmak istemiyordum. Sürekli yenilmekten, kaybetmekten yorulmuştum. Gücüm sıfırlanmıştı. O kadar yorgundum ki, bilincim kapanmadan önce Demir'in etkisiz hale getirildiğini bilmeme rağmen bir tepki veremiyordum. Ona ne olduğunu bile düşünmekten korkuyordum artık.

Bana doğru yaklaşan adım sesi durduğunda, yüzüme bir bedenin gölgesi düştü. Sıkıca yumduğum gözlerimden akan bir damla göz yaşım kirpiklerime takıldığında, yüzümde bir elin varlığını hissettim. Ardından ciğerlerim tanıdığım adamın kokusuyla doldu.

Demir'di. Yaşıyordu ve yanımdaydı. Ama ilk kez ona karşı hiçbir şey hissetmedim. İlk kez ondan kaçmak istedim. İlk kez gözlerine bakmaktan kaçtım.

Yüzümdeki ıslaklığı usulca silerken, dudaklarını saçımda hissettim. Üst üste birkaç defa uzunca soluklanarak geri çekildiğinde, bu sefer elini karnımdaki elimin üstüne bıraktı. Elimi okşayarak avucumu karnımdan ayırdığında bir an boşluğa düştüğümü sandım. Bu seferki ağlayışım içimden değildi. Hüngür hüngür ağlıyordum. Göğsüm sökülecek kadar, kalbim yerinden çıkacak kadar şiddetli bir şekilde ağlıyordum.

Zümra 15 Mayıs'ta kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin