Bakışlarım duvarın üzerindeki saate ilişince öğle namazına yarım saat kaldığını fark etmemle herhangi bir yardımlık durum olup olmadığını öğrenmek için annemlerin yanına ilerledim.

   "Yardımlık birşey var mı ey ahali!" Zıplayarak girdiğim mutfakta gözler aniden üzerimde toplandığında yutkundum.

   Tamam, fazla çatlak bir kız olabilirdim ama ne yapayım ? Yaradan Mevla'm böyle yaratmıştı.

   "Kızım, camii'ye gideceğim ben. Sende gel öğle namazını orada kılar çıkarız."

   "Tamam, baba." Banyoya giderek fazla su israfı yapmamaya özen göstererek abdestimi aldıktan sonra odama ilerledim. Yatağımın üzerindeki kıyafetlerimi üzerime geçirdikten sonra şalımı göğsümün üzerine kadar örteceği bir biçimde bağladım. Mavi, üzerinde mim harfinin resmedildiği kumaş çantama telefonumu,şarj aletimi ve ders için birkaç gerekli malzemeleride koyduktan sonra omzuma takıp çıktım odamdan.

   "Baba, ben hazırım oturma odasında seni bekliyorum!" Babama sesimi duyurduğumdan emin olduktan sonra koltuğun üzerine attım bedenimi. Öylece boş boş otururken bir müddet zamanın ardından babam geldi ve evden çıktık.


    "Melike, oraya değil şu tarafa otur güzelim!" Cüzün ilk sayfalarında olan Melike, Kur-an okuyan talebelerin yanına geçtiğinde onu uyararak geçmesi gereken yere yönlendirdim. Bir iki adım geri atarak şöyle bir göz gezdirdim. Sanrım bu sene otuz üç talebemiz vardı.

   "Ümame hocam, ne zaman başlayacağız?"

  "Sanırım şuan başlayabiliriz, ablam birazdan gelecektir. Ben önce cüzdekileri okutmaya başlayayım o sırada sizde sessizce sayfanıza çalışın olur mu?" Sesimi oldukça tatlı çıkarma konusunda çaba göstermiştim. Arada yeni gelenler de vardı bunun için kendimi onlara yakın hissettirmem gerekiyordu.

    Kur-an'da olan talebeleri de neredeyse bitirmiştim lakin ablam hâla görünürlerde yoktu. Tek başıma otuz üç talebeyle teker teker uğraşmak biraz yorsa da işimi sevdiğim için bu duruma razıydım. Çok uzun zaman geçmeden zilin melodik sesi yankı yaptığında hızla ayağa kalkıp söylenerek kapıya doğru yürüdüm.

   "Allah aşkına abla neredesin kaç saattir," diyerek kapının kulpunu aşağıya indirip yavaş yavaş açtım.

  Açılan kapının ardından görülen iki bedende gezdirdim gözlerimi. Bir müzekkerin elini tutan ufak biz kız çocuğu vardı. Sorgular şekilde olan bakışlarım müzekkerin sesini davet etmişti ortama.

  "Biz kayıt olmak için gelmiştik?"  Kalın ses tonu kulak kıvrımlarımda dolaştığında şaşkınlığımı kenara bırakıp müzekkerin üzerinde fazla oyalanan gözlerimi boğazımı temizleyerek çektim.

   "Hoş geldin." Küçük kız ile boyumuzu eşitlemek için çömeldim ve elimi uzattım. Çekine çekine uzattığım elimi tutarak gülümsedi.

"Hoş buldum." Ardından elimi çekip ayağa kalktım ve elimle küçük odayı örten kapıyı işaret ettim.

   "Benimle gelin,lütfen." Önden ilerleyerek kapıyı açıp içeriye girdim. Babam ufak bir işi çıktığı için gitmişti dolayısıyla bu küçük kızın kayıt işlemlerini ben yapacaktım.

  Dönen siyah deri koltuğa oturarak boşluğu bedenimle doldurduktan sonra kayıt defterini açarak pilot kalemi parmaklarımın arasında aldım. Ardımdan içeriye gelenleri masanın önüne konumlandırılmış iki deri koltuğu işaret ettiğimde yerlerine geçmişlerdi. Bakışlarım direkt küçük kızın gözlerindeyken diğer kişiye fazla bakmamaya çalışıyordum.

"Adın ne bakalım?"


"Hafsa." Başımı sallayarak adı için boş bırakılan kutucuğa yazdım adını.

  "Peki ya soyadın?"


  "Soyadım ne oluyor?" Sorusu üzerine kendime engel olamadan kıkırdadığımda elimi anında ağzıma örtmüştüm.

  "Soyadın adından sonraki ismin gibi birşey." Anladığını belirten mırıltılar dudaklarından döküldüğünde kalın ses ortamda tekrardan kendini belli etti.

  "Özyılmaz." Bakışlarımı sesin sahibine çevirmeden soyadını da yazdıktan sonra diğer kalan bilgileri kimlik kartından bakarak doldurdum.

   "Hadi sen arkadaşlarının yanına git bende..." Neyi olduğunu bilmediğim kişiye baktığımda gözlerimiz anında buluşmuştu. Bundan rahatsızlık duyarak hemen geri çektim gözlerimi.

  "Abisiyim." Başımı sallayarak onayladıktan sonra yarım bıraktığım cümlemi tamamladım.

  "Bende abini yolcu edip geliyorum." Cümlemi noktalar noktalamaz koşarak odadan çıktığında elimle önden buyur ederek odadan çıkmasını işaretledim.

  Odadan çıktıktan sonra dış kapıyı açarak ayakkabısını giymesini bekledim. Bakışlarım ayaklarındayken önce sağ ayağını giymesi gülümsetmişti.

  Sünnetlere uyuyor gibi duruyordu.

   Yerinde dikleştiğinde bakışlarım giydiklerinin üzerinde gezindi kısa bir müddet. Siyah pantolonunun üzerinden haki yeşili bir gömlek giymişti. Bu sıcak havada kısakollu giymemesi birşeyler konusunda gerçekten dikkat ettiğini hissettirmişti.

   "Allah'a emanet olun," diyerek gittiğinde yutkundum. Bu nedense kısa bir süre içerisinde tekrardan görüşeceğimizi hissettiriyordu. Başımı hızla iki yöne de sallayarak kendime geldiğimde kelimelerin dudaklarımın arasından çıkmasına izin verdim.

  "Siz de Allah'a emanet olun..."

bölüm sonu

Selamunaleyküm...
İlk kitabımın ilk bölümünü yayınladım. İnşallah beğenilen bir bölüm ve kitap olur. Şimdilik hoşçakalın ve...

Allah'a emanet olun

~Verda

Kur-an Kursunun Muallimi ღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin