20

17K 1.6K 932
                                    

Taehyung'un hislerinin daha anlaşılır olması için 3. kisi ağzından yazmaya karar verdim

Jeongguk, biricik öğretmeninin evinin kapısında heyecanla titriyordu. İki katlı, gerçekten de dağın başında olan ev Taehyung'un ne kadar zengin olduğunun göstergesiydi. Jeongguk'un buraya kendi evinden taksi ile gelmesi neredeyse bir saati bulmuştu. Tabii bu cebinden çıkan paranın miktarını da arttırmıştı. Taehyung ile geçireceği vakit için değerdi.

Zile bastığında âdeta kalbi yerinden çıkacak gibiydi, sakin olmalıydı. Sakin olmalıydı ki Taehyung onu bu hâlde görmemeliydi. Elbette bunları düşünmek için biraz geç kalmıştı; karşısındaki beyaz pantolon, beyaz gömlek ile duran Taehyung bunu kanıtlamıştı.

Beyaz bir insana ancak bu kadar yakışabilirdi.

Heyecanına heyecan katmaktan başka bir şey yapmayan Taehyung, gülümsemesini bozmadan mırıldandı. "Hoş geldin, Jeongguk."

Jeongguk da düşüncelerinden sıyrıldı ve kelimelerini sonunda bir araya getirip ona cevap verdi. "Hoş buldum Bay Kim."

Normalde her ikisinin de evde olsalar bile maske takmaları gerekirdi. Ama bunu pek umursuyor gibi değillerdi. Jeongguk, taksiden indikten sonra maskesini çöpe atmış, kirazlı nemlendiricisini dudaklarına sürmüştü. Aynı şekilde Taehyung, Jeongguk'tan önce gelen öğrencisinde maske takmasına rağmen Jeongguk'un yanında takmaya gerek duymuyordu.

Taehyung, Jeongguk'un içeri geçmesi için geri çekildiğinde titreyen bacaklarına engel olmaya çalışan Jeongguk, Taehyung'un yanından içeri geçti.

Ev oldukça büyüktü ve Kim Taehyung'un evi olduğu kesinlikle belliydi. Duvarları süsleyen tablolar, bitkiler, koltuğun üstündeki peluş oyuncaklar... Ben Kim Taehyung'un eviyim diye bağıran bir evdi.

Jeongguk evi durmuş incelerken arkadasından gelen Taehyung; Jeongguk'un giydiği bol croptan dolayı açılan, yüksek bel pantolonun kapatamadığı belini tuttu. Küçük olan belinde hissettiği soğuk parmaklar ile yerinde sıçramış, nefesini tutmuştu. O soğuk, ince, uzun parmaklar nasıl olur da tüm bedenini ateşe verebilirdi ki? Delirdiğini hissediyordu.

Taehyung'un kendisini belinden tutarak yönlendirmesine, salona getirmesine izin verdi. Parmaklar belinden ayrılınca boşluk hissi kaplamıştı bedenini fakat bunu belli etmemeye çalışarak koyu gri koltuğa oturdu. Çapraz tuttuğu ayaklarını heyecanla sektiriyor, bacaklarını birbirinde bastırıyor, parmaklarıyla oynuyordu.

Bu görüntü Taehyung için cennetti.

Jeongguk'un uzamış dalgalı saçlarıyla bilinçsiz yaptığı hareketler ölümüydü.

Gözlerini kırpmadan tam karşısındaki koltuğa oturmuş, hafif araladığı bacakları ile Jeongguk'u izliyordu. Açıkçası Jeongguk'un Taehyung üzerinde bıraktığı etkiler, Taehyung için yeniydi. Daha önce hiç yaşamadığı duyguları öğrencisiyle yaşıyor olması onun için garip ve yanlıştı. Kendini bildi bileli adını bile koyamadığı bu duygulara kapılarını tamamen kapatmıştı, şimdi ise Jeongguk o kapıları aralıyordu ve o, buna engel olmak yerine daha da çok kapılıyordu öğrencisine.

İlerisini düşünebiliyordu ve olamayacaklarını biliyordu ama hoşuna gidiyordu bu davranışlar. Ona yaklaşınca kızaran yanaklarını görmek, kalbinin bu denli atması fazlasıyla hoşuna gidiyordu.

İç çekişinden sonra "Geleceğim." diyerek ayaklanmıştı ve salondan çıkmıştı. Kendisi bir hışımda mutfağa atmış, elini yüzünü yıkamıştı. Jeongguk'un karşısındaki hislerinden kaçmaya çalıştıkça ona daha çok bağlanıyordu ve bu onu delirecekti.

Derin bir nefes aldı, dikkatini toplamaya çalıştı. Jeongguk gelmeden önce hazırladığı çikolatalı keki kesip iki tabak çıkardı ve her ikisine de birkaç dilim koydu. Jeongguk'a özel hazırlamıştı bu keki. Tabakları masaya koyduktan sonra kendi hazırlamış olduğu limonatayı da bardaklara doldurdu.

forgotten micWhere stories live. Discover now