אחת

148 15 9
                                    

bu kurgu; musevilik ile hristiyanlıkta kendine yer edinmiş, bir çok mitolojide de izlerine rastlanan adam, eva ve lilith yaratılışına değinen efsaneden esinlenilmiş ve değiştirilmiştir.

dini hassasiyetiniz yüksekse ve rahatsız olabileceğinizi düşünüyorsanız okumamanız önerilir.

...

yer ve gök bütün ögeleriyle tamamlanmıştı. yedinci güne gelindiğinde, tanrı, yapmakta olduğu işi bıraktı. o günü kutsadı. çünkü tanrı, yedinci gün yarattığı bütün işi tamamlayıp dinlendi.

tanrı kutsal divanında dinlenirken, eva onun aden'de yarattığı bahçelerde keşfe çıkmıştı. şüphesiz gördüğü her bir detayda içine dolan hayranlık duygusu katlanarak artıyordu. yerden biten otlar, attığı her adımda ayaklarına sürtünüyordu. ağaçlarda yetişen her bir meyvenin kendine has kokusu birbirine karışmadan burnuna ilişiyordu.

pişon ırmağındaki altınların parlaklığı ilgisini çektiğinde oraya doğru yönelmek için yönünü çevirdi. o esnada ayağında alıştığının dışında farklı bir şey hissetti. merakla gözlerini yere çevirdi.

beyaz, uzun bir canlıydı. derisi diğer gördüklerine hiç benzemiyordu, pul pul görüntüsü süt kadar beyaz teninin daha da parlak görünmesine sebep oluyordu. canlının vücut kıvrımları ayağının etrafında bir daire çizmişken baş kısmı kadının ayak bileğine doğru uzanmıştı.

eva, adam'ın ona öğrettiği sözcüklerin hiçbirini karşılamayan yaratılmışı daha yakından incelemek için usulca eğildi. bu yakınlaşma ile daha da ortaya çıkmış gözlerini gördüğünde adeta büyülendi. pişon ırmağından tüm adene yayılan madenlerden dahi daha parlaktı. altına benzeyen ama bakırı da anımsatan, tarif edemeyeceği güzellikte bir çift göz üçgen başın iki tarafında kadını izliyordu.

gözlerinin buluşmasıyla yaratılmışın irislerinden birer parıltı geçti. eva'nın düştüğü şaşkınlık büyüdü.

canlı, ayak bileğine değdiği noktadan başını sürüyerek dizlerine kadar tırmandı. bu hareket içini garip bir hisle bürüse de hareket etmeden onu izlemeye devam etti.

eva tepkisiz kaldıkça, yaratılmış daha da yukarıya çıktı. iki bacak arasına sürtündüğünde tüm tüyleri ayağa kalkmış gibi uyarıldı. bunun neden olduğunu anlayamasa da, canlı tam olarak istediğini almış gibi oyalanarak kadına bu hissi yaşatmaya devam etti.

yükselerek boynuna doğru tırmandı, eva hayretle olan biteni izlerken vücudunda gezinen bu şeyin ne olduğunu neden bilmediğini sorguladı. tanrı, tüm kelimeleri adam'a öğretmişti. adam ise eksiksiz şekilde kendisine aktarmıştı, oysa şu anda tenine değen pullarla kaplı canlıyı ona daha önce söylemediğine emindi.

yaratılmış, boğazının etrafını gevşekçe sardıktan sonra iki göğsünün arkasından süzüldü. geldiği bacağın aksinden yerle yeniden buluştuğunda hiç duraksamadan sürünerek otların arasında harekete başladı. eva, henüz ne olduğunu anlayamadan canlının peşine takıldı.

kendisine nazaran yavaş diyebileceği fakat uyuşukluk da olmayan bir hızda adenin çıkışına doğru ilerlerken huzursuzdu. tanrı ona bilmesi gereken her şeyi öğretmişti, eğer bu yaratılmışın ne olduğundan bahsetmediyse şüphesiz ki bir bildiği vardı. eva öğrenmemesi gereken bir şeyi öğrenmişti ve bu onu tedirgin ediyordu.

şimdi ise neredeyse aden'in dışına çıkmak üzereydi. tanrı yüce divanında dinleniyor olsa dahi, onun haberi olmadan sınırlara dahi yaklaşmazdı. fakat içindeki dürtü bu canlıyı takip etmesi gerektiğini söylemişti. ve eva, bu, dürtüye karşı koyamayacak kadar büyülenmiş vaziyetteydi.

yaratılmış, yavaşlarken ona ayak uydurarak kendi adımlarını da küçülttü. beyaz, mermer dokulu ve parlak derili canlının çeşitli ağaçlarla çevrilmiş sınırı geçtiğini gördüğünde duraksadı. kendisi geçmek istemiyordu bu yüzden başını kaldırarak onun gittiği yere baktı.

gördükleri, adını dahi bilemediği bu yaratıktan çok daha fazla etkisi altına almıştı. büyülenmek kelimesini şu ana kadar boşa sarfettiği için pişmanlık duydu.

beyaz tenli, ay ışığını kendi bedeninden yansıtabilecek kadar parlak bir kadın karşısında duruyordu. vücut kıvrımları, kusursuz bir biçimdeydi. saçları turuncuya yakın bir bakır olsa da altın rengindeki yansımaları arasından seçebiliyordu. yüzü öylesine güzeldi ki, adam'ın kendisine öğretmediği tek şeyin yerde sürünen canlı olmadığını düşündü eva.

bu güzelliği tarif edecek kelimeleri de bilmiyordu. tanrı, bu kadını yaratmak için bir koca gününü ayırmış olmalıydı. gördüğü hiçbir şey, onun kadar kusurdan noksan değildi.

dudakları usulca aralanırken, ne diyeceğini bilemez halde istemsizce tekledi.

"sen de kimsin?"

kadının bakışları en başından beri eva'nın üzerinde olsa da, eva ilk defa kendi sorduğu sorusuyla beraber karşılaşmıştı gözlerle.

aden'de yeşilin her tonu vardı. yaratılmış ve yaratılacak her renk, her bitki ve her madeni tanrı öncelikle buraya bahşetmişti. fakat, gördüğü bu yeşilin bir kopyasını yaratmayı unutmuş olmalıydı.

parlaklığını zümrütten, canlılığını ormandan, ruhunu ise tanrıdan almıştı. bakanı uyuşturacak bir etkisi vardı. eva, çoktan vücudunun onun kontrolüne girdiğini hissetti.

"lilith." dedi, incecik kadifemsi bir ses. "benim adım lilith."

adam ve kendisi hariç başka bir insanın varlığından ilk kez haberdar oluyordu. üstelik, lilith'i insan diye tanımlamak bile büyük tanrının ince işçiliğine hakaretmiş gibi hissettirdi.

"ben..." dedi, ne diyeceğini unutmuş gibiydi. gözlerini, kadının yeşil gözlerinden çekemiyordu.

"sen de eva olmalısın."

karşısındaki kadın, onun tüm heyecanın aksine büyük bir soğukkanlılıkla karşılık vermişti. tüm soğukkanlılığına rağmen, sesi eva'nın ruhunu ısıttı.

"nereden biliyorsun?"

ürpererek sorduğu soru karşısında, lilith'in yüzünde bir tebessüm belirdi. kırmızı dudakları, iki yana kıvrıldı. eva, bu görüntüyü sonsuza kadar kendisiyle birlikle zihninde taşıyacağına emindi.

"ben her şeyi bilirim."

duyduğu cümle ile donakaldı kadın. bu mümkün değildi. yalnızca tanrı her şeyi bilebilirdi, onlar tanrı'nın yanında aciz varlıklardı.

"ama tan-"

itiraz cümlesini tamamlayamadan gözleri lilith'in eline doğru uzanan yaratılmışa takıldı. soğuk altın rengi bakışları kadının yanındayken ısınmış hatta neredeyse aleve dönüşmüştü. bilmiyor oluşunun huzursuzluğu yeniden vücudunu esir aldı.

"onun adı ne?" dedi. eva, o canlının adını bilmiyordu, ve tanrı eğer kendisine söylenmesine müsaade etmediyse mutlaka lilith'e de söylememişti. tanrı şüphesiz ki çok adildi.

lilith'in tebessümü dudaklarında yayılırken gözlerindeki kendinden eminlik daha da arttı.

"yılan." dedi, bir sırrı paylaşırmış hissiyatından çok uzaktı. bunu bilmediği için eva'ya acır gibi bir hali vardı.

adını henüz öğrendiği hayvan, karşısındaki kadının avcunun içine yerleşip oraya aitmiş gibi başını okşamasına izin verdi.

lilith, tıpkı dediği gibi bir çok şeyi biliyordu.

eva, kutsal bir görüntüyü izliyormuş gibi gözlerini bir an olsun ikisinin üzerinden çekmedi.

tanrı, derin uykusunda dinlenirken,
eva ve lilith böylelikle tanıştı.
aden'in şifası, gehenna'nın zehrine dokundu.

...

aşk eski bir yalan (g×g) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin