8 : EVE DÖNÜŞ ✨

Start from the beginning
                                    

Denize attığımız bir başka ağı da çekmek için bayağı zorlandık.
Hep birlikte el ele vererek heyemola diyerek çektik. Baktık ki bir de ne görelim? Ağın bu kadar ağır olmasının sebebi çok sayıda balık yakaldığımızdandı. Çıkardığımız bu ağla beraber tam tamına üç milyondan fazla balık yakaladığımızı farkettik. Herkesin yüzü bu balıkları görünce neşeyle doldu sevinçli olduğumuz yüzümüzden anlaşılıyordu.

Gemiciler şanslarını bir kez daha denemek istedi o büyük ağı tekrar denize atıp balıkların yakalanma anını beklediler.

Deniz yolculuğunda geçirdiğim en keyifli, en eğlenceli günüm olduğunu söyleyebilirim. Yolculuğumun son anları gayet iyi gidiyordu.

Gemiciler yarım saat sonra denize attıkları ağı kontrol etmek için kollarını sıvadılar.
Hep birlikte heyemola diyerek üçüncü kez ağı denizden çıkardık.
Bu ağda da epey bir balık bereketi vardı öncekinden daha çok olmasa bile gemiciler yine de sevinçliydiler.
Yakaladığımız balıkların yarısını pişirilmesi için elemanlara bıraktık.
hazır olunca herkes kendi payını alıp afiyetle midesine indirdi. Yemekten sonra buz gibi şerbetimizi de içmeyi unutmadık. Böyle bir ziyafeti çoktan hakettiğimizi düşünüyoruz çünkü gemide geçirdiğimiz o korkunç felaketten sonra bu ziyafet sofrası hepimizin hakkıydı. Ben hariç gemidekiler;

"Ne de olsa yarın limana varacağız gemideki bütün içkileri afiyetle bitirelim" dediler.

Gece saat yirmi üçe kırk beş olmasına rağmen hâlen içkilerini içip keyiflerine bakıyorlardı bütün içki şişelerini bitirmeden rahat edemeyecekleri kesin.
Artık yatma vaktim geldi de geçmişti hemen yatağıma girip mışıl mışıl uyumak istedim çünkü bugün bayağı yorucu bir gün geçirdim. Anlaşılan uzun süre kendime gelemeyeceğim gerçekten çok yorucu bir gündü.

Yatağımı kurup derin bir uykuya daldım. Uyumadan önce kendi kendime;"Sabah ola hayrola" dedim.
Neyse ki bu gece de karşımıza hiçbir aksilik çıkmadı.

Uzun bir gecenin ardından sabah oluverdi bugün öğlen arası saat birde ya da hiç belli olmaz ikide deniz yolculuğumun sonuna varıcam. Sabahki kahvaltımı yapıp gemideki bazı kişilerle önceden vedalaştım. Aynı ülkeye gidiyoruz ama
yaşadığımız bölgeler farklıydı. Kimisi Madrid kentinde, kimisi de Valencia kentinde yaşıyordu. Ben herkes gibi eşyalarımı toplayıp limana varmadan önce hazırlandım.

İki gün önce yağmurdan dolayı sırılsıklam olan eşyalarım artık kurumuştu. Kaptanın bana verdiği yastık ve yorganları geri verip kaptana bana mukabil hayırhahlılığından dolayı tekrar şükranlarımı sundum.

Dün gemicilerle birlikte el birliğiyle yakaladığımız balıkları büyük sitillerin içine koyduk.
Her gemiciye eşit miktarda balık dağıttılar benim payım herkesinkinden daha çoktu çünkü gemicilere balık yakalamaları için en çok ben iane etmiştim. İşte bu yüzden kaptan en çok balığı bana verdi. Ben kendi payım olan sitilin içine buz gibi su serptim böylece balıklar bozulup koku almazlar.

Limana varmak için hepimiz çok heyecanlandık. Saat şimdi on bire yirmi geçiyordu yani iki saat sonra kendi ülkemde olacaktım.

Bir an içimde müphem bir kuşku, endişe bulundu sanki kötü bir şeyin beni beklediğini hissettim. Ama gemide her şey yolunda gidiyordu bu kuşkumun nedenini anlamış değilim.
Kendi ülkeme varacağım için mutlu olmam gerekiyorken içimde büyük bir kuşku, endişe vardı bunun nedenini anlayamadım ülkeme yaklaşmışken bu hisler neyin nesiydi?
Çantamın içine bir göz atayım dedim neyse ki param hâlâ yerli yerindeydi bir an paramın çalındığı hissine vardım meğerse yanılmışım. Demek bugüne kadar çok mazbut, değerli insanlarla karşılaşmışım. Yolculukta bugüne kadar çantamı, eşyalarımı kurcalamamaları hayırhah, merhametli ve bir o kadar da dürüst olduklarını kanıtlıyordu.

Yolculuğa Adanmış Bir Ömür  (ALEX CASTRO)Where stories live. Discover now