Üçüncü Bölüm; Canavar.

638 50 25
                                    


Matilda, Aemond ile kalenin terasında yaptığı konuşmadan sonra ağlayarak odasına gitti ve akşama kadar da oradan dışarı çıkmadı. Akşam olduğunda da sadece annesi ve kardeşleri ile yemek yiyebilmek için odasından çıkmıştı. Ancak küçük kız yemek yedikten sonra da hemen odasına kapanmıştı. Bu süre içerisinde de Aemond'u görmemişti. Zaten Aemond'ta da söylediği gibi, artık onu görmek istemiyordu.

Küçük Aemond'un da Matilda'dan pek bir farkı yoktu. Gözünü kaybetmenin verdiği üzüntüye bir de en iyi ve tek arkadaşını kaybetmiş olmanın verdiği üzüntü eklenmişti. Küçük çocuk odasında kara kara düşünmüşü, O, bunları hak edecek ne yapmıştı? Yaptığı tek şey bir ejderha almaktı. Aemond, bir Targeryan olarak hakkı olanı almıştı. Ve bunun karşılığı da gözünü ve arkadaşını kaybetmek olmamalıydı.

Matilda, artık onun gerçek yüzünü gördüğünü söylemişti. Aemond en çok da buna kırılmıştı. Aemond bunca zaman ne ona ne de o piç kardeşlerine hiçbir şey yapmamıştı. Çocukların piç olduklarını bildiği halde bu konuda tek bir kelime bile etmemişti. Bu hikâyede zorbalık yapan değil, zorbalığa uğrayan taraf Aemond idi. Ve artık bir ejderhası vardı. Bu sebeple de o günler eskide kalmıştı.

"En azından Vhagar var..." diye düşünüyordu küçük çocuk. Evet, çok şey kaybetmişti ama kazandığı çok büyük bir şey vardı. Bunca zaman hayalini kurduğu şey... Küçük çocuk, Vhagar'ın yeni sahibi olduğu düşüncesiyle teselli ediyordu. Ve bir de bir gün ona yapılanların hesabını sormak düşüncesine tutunuyordu. Biliyordu ki bunları hiç kimsenin yanına bırakmayacaktı. Bir zamanlar arkadaşı olan Matilda'nın bile...

Driftmark'ta o günlerde patlak veren hadiseler sadece bu değildi. Aemond'un gözünü kaybetmesinden iki gün sonra, bir gece ansızın kalede bağırış sesleri yankılanmaya başladı. Sesler, kalenin büyük ve karanlık salonundan geliyordu. Nöbette olan askerler önce olup biteni anlayamadılar. Salonun büyük kapısının ardından kılıç ve dövüş seslerini duydular. İki erkek kavga ediyorlardı. Sesleri kısa süre dinledikten sonra da sesin sahiplerinden birisinin Leanor Velaryon olduğunu anladılar.

Askerler içeri girmeye çalışırlarken kapının ardından acı çığlık sesleri işitilmeye başlandı. Bu sırada sesleri duyan Lord Corlys ve Prenses Rhaenys de geldiler, onların biraz arkasında da Rhaenyra Targeryan, olup biteni sessizce izliyordu. Bir süre sonra güç bela da olsa kapılar açıldı ve kapının ardındaki insanları hiç de hoş olmayan bir sürpriz karşıladı.

Salonun yanan şöminesinin hemen üzerinde yatan cansız bir beden... Bedenin yüzü komple yanık içerisindeydi ve sarı saçlarının da bir kısmı yanmıştı. Ona bakan insanlar bedenin sahibinin kim olduğunu o an hemen anladılar. Yanmış cansız bedenin sahibi Leanor Velaryon idi.

Prenses Rhaenys koşarak oğlunun cesedine sarıldı ve çığlıklar atarak ağlamaya başladı. Lord Corlys de şok içerisinde karşısındaki manzaraya bakıyordu. Yaşlı adam ne yapacağını bilemez bir şekilde öylece kalmıştı. Onların hemen arkasındaki askerlerin bir kısmı da olup biteni izlerken bir kısmı da bu olayın sorumlusunu kimse onu aramaya başladılar.

Ve Rhaenyra... Genç kadının gözleri dolu doluydu. Karşısında bir anne ve baba evladını kaybetmenin acısını yaşıyordu. Üstelik aynı ebeveynler daha birkaç gün önce kızlarını da kaybetmişlerdi. Genç kadının içerisine bir duygu çöktü, o duydu onu daha şimdiden yiyip bitirmeye başladı. Suçluluk... Rhaenyra, bir aileye evlat acısı yaşatıyordu. Daemon ve Leanor ile yaptıkları planı düşündü. İlk duyduğunda planı ne kadar da güzel bulmuştu. Son derece işe yarar bir plandı. Eğer bu plan kusursuz işlerse ki şu anda gördüğü manzara planın kusursuz işlediğinin göstergesiydi, herkes kazançlı çıkacaktı. Rhaenyra, yeşillere karşı savaşabilecek kadar güçlenebilmek için Daemon ile evlenecekti. Leanor da bunca zaman istediği hayata, özgürlüğüne kavuşacaktı.

Kupa Kızı ve Sinek ValesiWhere stories live. Discover now