1:: sıkıcı edebiyat dersleri ve çilek kokulu mektuplar

140 16 135
                                    


gözlerim kapanmak üzereyken, özel edebiyat öğretmenim sesini yükselterek sordu.

"ait olduğu yeri hiçbir zaman bulamamıştı çünkü...?"

gözlerimi birkaç kez kırptım ve uykulu sesimle konuştum. "çünkü...ait olduğu bir yer yoktu."

neil sıkıntıyla iç geçirdi ve ardından kıkırdadı. "hayır, paris. ait olduğu yeri bulamamıştı çünkü daha kendisini bulamamıştı."

"ah, evet öyle." sırtımı oturduğum sandalyeye iyice yasladım ve ağzım yırtılacakmışçasına esnedim. neil güldü.

"okulda edebiyat dersini dinlemediğin için kötü notlar alıyorsun. bu durumu düzeltmek için tuttuğun edebiyat öğretmenini de dinlemiyorsun. asıl amacın emek verip de dersten kalmak falan mı?"

"gerçekten bir öğretmen olmadığının farkındasın, değil mi?"

"ne fark eder?"

"uykum var," dedim vücudumu gererek. "gece neredeyse hiç uyumadım."

"neden?" diye sordu neil kahverengi kapaklı defterine bir şeyler not alırken.

yutkundum, bir süre odamın tavanındaki yıldızlarla bakıştım. "rüya görmekten korkuyorum çünkü."

"kabus yani?" dedi neil yüzünü bana dönerek.

"evet," dedim ve ben de yüzümü ona döndüm. gülümsedi ve konuştu.

"annem de gençken uyku sıkıntısı çekermiş. babam ona yardımcı olacağını düşünüp çilek kokan mektuplar gönderirmiş."

"yardımcı olur muymuş peki?"

"olurmuş," dedi neil. "çilek kokusunu deneyebilirsin. istersen bu dersi burada sonlandıralım, biraz dinlen."

"bir sonraki cumartesiye kadar gelmeyeceksin ama..."

"sorun değil," dedi neil eşyalarını toplarken. "bir sonraki cumartesi daha uzun kalırım."

"pekala," dedim ve onunla birlikte ayağa kalktım.

"gidiyor musun?" dedi abim bizi koridorda görünce. "akşam yemeğine kalırsın diye düşünmüştüm."

"teşekkürler charlie," dedi neil. "ama ders çalışmam gerek. ayrıca babamı biliyorsun."

abim bir şey demedi, yalnızca başını salladı. neil, abimin omzunu sıvazladı ve ardından kapıya doğru yürüdü.

"gelecek cumartesi görüşürüz," dedim kapının ardından başımı çıkararak.

neil gitmeden önce arkasını döndü ve bana o her zamanki muhteşem gülümsemelerinden birisini sundu. "görüşürüz."

kapıyı kapattım ve odama gitmek için arkamı döndüm. fakat arkamı döndüğüm an abim kolunu boynuma doladı ve ağırlığını üzerime vererek konuştu.

"doğruyu söyle kaç tur attınız?"

omzumu hızlıca yukarı kaldırarak çenesine vurdum ve gözlerimi devirdim. "salak salak konuşma."

abim eliyle çenesini ovarken ağlamaklı bir sesle konuştu. "ne dedim ya?"

"neil sadece belli bir süreliğine edebiyat öğretmenim," dedim merdivenlere doğru yol alırken. "başka bir şey değil."

abimin arkamdan inanmadığına dair mırıldanışlarını umursamadım. odama girdim ve kapıyı ardımdan usulca kapattım.

•••

chat

john keating'in fedaileri

cumartesi günü edebiyat dersleri, sigara ve çikolatalı parfüm:: neil perry Where stories live. Discover now