Bölüm. 18. Çalı Kuşu

470 32 219
                                    

Bölüm. 18. Çalı Kuşu

Aşkı aşk yapan aşılmaz duvarlarıdır çünkü fırtınayla birlikte gelen sel gibidir. Kolay kapılırsınız ahengine ama bırakmak zordur, zira bıraktım demekle bırakamaz unuttum demekle unutmazsınız. Bazen kapıldığınız o selde boğulur, bazen de kıyıda bir dala tutunur kurtulursunuz amma velakin aşkın güdümünden kurtulsanız dahi mutlaka kendinden bir iz bırakır yaşamınızda.

Omzuna değen elin varlığıyla irkilmişti Teslime. Önce omzuna dokunanın Nimet, olduğunu düşünmüş olsa da başını çevirip arkasına dönüp baktığında olmadığını görmüş ve bu sebepten ötürü hüsrana uğramıştı. Hüsrana uğrayan zannı çabuk geçmiş yerini buruk bir sevince bırakmıştı. Buruk diyorum çünkü eski bir arkadaşa rastlamanın buruk sevinciydi bu. Evden dışarı çıkarken kimseye rastlamamak için içinden onca dualar etmişti lakin bunun bir işe yarmadığı aşikârdı çünkü ilk başta Fırat'a rastlamış daha sonra arkadaşına rastlamıştı. Karşısında canlı kanlı duran arkadaşını ziyadesiyle özlemişti fakat içinden çarşıya çıktığı içinde lanetler okuyordu.

"Teslime sen olduğuna inanamıyorum. Uzun zamandır yoktun ortalıkta? Sen ve çarşıya çıkmak şaşırdım doğrusu, bildiğim kadarıyla sizinkiler çarşıya çıkmana izin vermezlerdi?" derken sarılıp yanaklarından şapur şupur öpmüştü arkadaşı Cemile. Bir zamanlar aynı sınıfta okumuş aynı sırayı paylaşmışlardı fakat şimdi bir yabancıya bakıyor gibi bakıyordu Teslime, acaba arkadaşı başına gelenleri duymuş olabilir miydi? Sınırları belli bir köydü burası duymuş olması muhtemeldi. Yüreği burkuldu ve duyguları anında incindi.

Sağır sultan bile duymuştu arkadaşı mı duymayacaktı, duymuş olabileceğini varsayarak sessizce yutkundu. Öncesinden başına gelecekleri bildiği için kendi kendine hayıflandı. Keşke dışarıya hiç çıkmasaydım. Sanki ne demeye uydum bizimkilere. Oysa başka bir zaman diliminde görseydi Cemile'yi boynuna atlar sımsıkı sarılırdı zira kendisi de çok özlemişti. Şu an çok sevdiği arkadaşına sarılamıyordu çünkü hem çarşının orta yerinde yakışı-kalmazdı hem de içinden gelmiyordu. İçinden gelmiyordu zira geçmişin buruk tadı dimağında kekre bir tat bırakmış ve insana olan seviyi yok etmişti...

"Özelmişim kız seni..." Kız arkadaşının ahenkli çıkan sesiyle kendi kendine hayıflanmaktan kurtuldu. "Bende," dedi kısık bir ses tonlamasıyla, "bende özlemişim."

Nimet ve Fırat'ın şaşkın bakışları altında Teslime'nin koluna giren arkadaşı birkaç adım uzaklaştırdı onlardan. Aklına gelen başına geliyor işte geriye dönüş başlıyordu. Boşuna değildi genç kızın hezeyanları. Biliyordu işte kimi görse geçmişin ibne dakikalarında neler yaşadığını soracak sormasa bile bakışlarıyla sorgulayacaktı. Cemile, yeterince uzaklaştıklarına kani olunca önce etrafını kolaçan etti sonra Teslime'nin kulağına doğru eğildi. "Bi' şeyler çalındı kulağıma doğru mu Teslime? Ben inanmadım emmisidir yapmaz dedim ama zamane işte, kimseye güven kalmadı ki?" Teslime'nin kulağına fısıldanan sözcükler hiç kuşkusuz beyninde deprem etkisi yaratıyordu. Geçmişin gölgesinde yaşanan fütursuz anlar tekrara düştükçe tüm varlığı ani sarsılmalara uğruyor eli ayağı zangır zangır titriyordu. Elbisesinin yanlarına düşen eteklerine tutundu zira başka türlü eline koluna mukayyet olamıyordu.

"Emmin böyle bir şeyi yapmadı, değil mi? Yoksa yaptı mı?"

Cemile, aralarındaki samimiyete güvenerek sordukça soruyordu amma velakin Teslime'nin tahammül sınırlarını zorluyordu çünkü yer kürenin ayağının altından çekilmeye gözünün kararmaya başladığı anları yaşıyordu bir nevi. Ne olurdu zaman dursaydı da arkadaşıyla hiç karşılaşmamış olsaydı zira onun sorduğu her sözcük midesine yumruk olup indikçe sabah yediği içtiği ne varsa kursağını tıkamış öğürmek üzereydi. Kursağını tıkayan öğürme isteğini güçlü bir nefes alarak gerisin geri gönderirken, göz kapakları kendiliğinden kapanıp açıldı.

Hudutsuz ArzularWhere stories live. Discover now