'' Defin işlemlerini senin halledeceğini duydum. Benim tanıdıklarım var belediyede halledemezsen söyle bir telefonuma bakar.'' dedi. Söylediklerini anlamlandıramadım. Ama yüzündeki iş bitiriciyimdir ifadesi benim sinirlerimi bozmaya yetti. Hiçbir şey demedim. Ama ifadesiz suratımda iğreti dolu bir bakış oluşmasına engel olamadım. Anestezi etkisindeki bazı hislerim kendine geliyordu sanırım. Bir süre yüzüne baktıktan sonra hiçbir şey demeden arkamı dönüp balkondan içeri geçtim. Koridorda Deniz ve Baran vardı. Onlara selam vermeme kalmadan arkamdan biri kolumu tuttu. Sakin bir ifadeyle kolumdaki ele baktım. Ama sertçe kolumu elinden kurtarmayı da ihmal etmedim.

'' Kızım ne bu afra tafralar? Ne dedik sanki bir şeye ihtiyaç olursa haberimiz olsun dedik.''

Yine bomboş bir ifadeyle Fırat'a bakıp arkamı döndüm. Deniz ve Baran'ın yüzünde olayı anlamlandıramayan bir ifade vardı. Deniz sessizliğimi bozup:

'' Ne oluyor Gizem? Fırat ne demeye kızın kolunu tutuyorsun oğlum sen?''

Cevap vermedim. Deniz'in yüzüne baktım sadece birkaç saniye. Sonra portmantodan çantamı alıp kapıya doğru yöneldim. O sırada Fırat:

'' Hanımefendiye lazım olursa bir şey haberdar et bizi dedik. Kale almaması yetmezmiş gibi afra tafra yapıyor bir de. Senin arkadaşınsa bizim de arkadaşımız o kızım. Biz iki gündür burada yatıp burada kalkıyoruz. Hepimiz ağlamaktan helak olduk. Sen ne biçim arkadaşsan artık bir damla akıtmadın gözyaşı. Sabah nereye gidiyorsan gidiyorsun akşam olunca uğramış olmak için zorundalıktan geliyorsun Betül Teyze'nin yanına. Balkonda attığın kahka...''

Belki de devam edecekti konuşmasına bilmiyorum. Ama arkama dönüp iki koca adımda ona ulaşıp suratına tokadımı geçirince söyleyecekleri varsa bile yutmak zorunda kaldı. Geldiğimden beri ağzımı ilk defa açıp yalnızca bir cümle söyledim.

'' Defol git bu evden.''

Suratıma bakmaya devam etti. Sanırım hala tokadın etkisindeydi. Gözleri benden kısa süreliğine ayrılıp arkama çevrildi. Daha fazla sabrım kalmamıştı. Bu sefer daha yüksek sesle tekrarladım cümleyi. Bağırmış bile sayılabilirdim. Elimle kapıyı göstererek:

''Sana defol git bu evden dedim.''

'' Kızım kendine gel sen kimsin de beni bu evden kovuyorsun ha!''

Tam yine aynı cümleyi suratına doğru bağıracakken Deniz beni kolumdan çekip önüme geçti. Ağzını açmıştı ki konuşmasına fırsat kalmadan Betül Teyze araya girdi.

'' Gizem nasıl istiyorsa öyle olacak bu evde. Kızım yalnızca daha fazla gürültü istemiyorum.''

Son cümlesini gözlerimin içine bakarak kurmuştu. İçimde aniden patlayan öfke bir anda sönüverdi.

''Özür dilerim. Özür dilerim.''

Başımı önüme eğdim. Durmadan mırıldanarak yere düşen çantamı alıp kapıdan çıktım. Merdivenlerden ikişer ikişer inerken gözyaşlarımın geri geri akmasının nasıl mümkün olabileceğini düşünüyordum. Arkamdan birileri geliyordu adım seslerini duyuyor, adımı seslenişlerini adeta hissediyordum. Ama durmadım. Tek isteğim arabama ulaşıp akşamüstü terk ettiğim kişinin kapısının önüne geri dönmekti. Otoparka ulaştım. Arkamdan koşturan birinin adımı haykırmasıyla bir korna sesini duymam bir oldu. Bedenim o an kaskatı kesildi. Sağ tarafıma bakabildim bir adım ötemde frenlerini zorlayarak bana çarpmadan durabilmiş bir araba vardı. Kılpayı kurtulmuştum. Peki neden kılpayı kurtulan ben olmuştum ki? Güçlü kollara sahip bir beden arabanın önünden beni kendine doğru çekip sımsıkı sarıldı. Bir eli başımın üzerinde diğer eli bel boşluğumdaydı. Bu kolların sahibi Deniz'di. Baran ise bana çarpmak üzere olan şoförle münakaşaya girmiş. Adama bağırmaktaydı. Onu durduran hıçkırıklarla gelen bir haykırış oldu. O haykırışın benden geldiğini ben bile bir süre sonra kavrayabildim. İki yanımda duran kollarımı ben de Deniz'in bedenine sardım. Ve ağlamaya başladım. Gözyaşlarım akarsa beni boğar diye direnmiştim ama beni boğulurken kurtarabileceğine inandığım bir el yakınımdayken hemen pes etmiştim. Benim de bir sınır noktam olabileceğini arkadaşlarımla beraber ben de yeni öğreniyordum. Hıçkırıklarımın arasından belli belirsiz cümleler kurmaya başladım.

''Ben ben yalnızca güçlü durmaya çalıştım. Betül Teyze için Ege için. Betül Teyzenin benden başka kimi var her şeyi halledecek ha? Daha Ege gelmedi. Ben yıkılırsam onu kim toparlayabilecek? Ben ağlasaydım yıkılırdım. Yıkılsaydım ayağa kalkamazdım ki ben. Hiç kimse bilmiyor. Ben bile bilmiyorum ki. Kaç gündür neredeyim? Morg kapısında yatıyorum ben ya..''

Bunu sesli dile getirmek beni düşündüğümden daha fazla sarstı. Daha da fazla ağlamaya başladım. Deniz'in beni saran kolları mümkünmüş gibi beni daha sıkı sardı. Konuşmaya devam ettim.

'' Almıyorlar biliyor musun Deniz beni artık içeriye? Sizin için dediler bana. Daha fazla görmemeniz daha iyi. İçimdeki hissizlik o kadar beni ele geçirmişti ki diyemedim benim yerim onun yanı. Hem o korkar bensiz karanlıktan. Soğuğu sevmez ki. Orası çok soğuktu Deniz. Ben onun için o yalnız kalmasın diye....''

Daha fazlası kaçamadı hıçkırıklarımın arasından. Ağladım. Günlerdir dökemediğim tüm gözyaşlarımın hakkı geçmesin diye o gün hepsini Deniz'in omzuna akıttım. Benim hıçkırıklarım yavaş yavaş burun çekmeme dönünceye dek Deniz beni sımsıkı sardı. Bir süre sonra ayırdım kendimi ondan. Baran bana buruk bir gülümsemeyle baktı.

'' Deniz'e artık bir gömlek borcun var''

Burnumu çekerek Deniz'in omzuna doğru baktım. Gerçekten de gömleği ıslanmıştı. Ve o ıslaklığın yalnızca gözyaşlarımdan oluştuğunu düşünmüyordum. Bir cevap vermedim. Gözlerimi Deniz'in yüzüne çevirdiğimde bir eliyle kendi akıttığı gözyaşlarını silerken bana sakin bir ifadeyle baktığını gördüm. Baran bu sırada tekrar konuştu.

'' Deniz'den eksik kalamam. Bana da bir gömlek borcun olmalı. Senin zevkine her zaman güvenmişimdir zaten. O yüzden gel kız buraya.''

Benim gelmemi beklemeden yanıma gelip beni kendisine çekip sarıldı. Bir süre sonra kolunu omzuma atıp beni yürütmeye başladı. Başımın üzerine ufak bir öpücük kondurdu. Ve kulağıma doğru kısık bir sesle:

'' Biz buradayız. Neye ihtiyacın varsa. Ne zaman, nerede olursa olsun. Ne olursa olsun. Buradayız, buradayım. Kendini artık sıkmayacaksın. Bize de bırakacaksın bazı şeyleri halletmemiz için. Tamam mı güzelim? Hiçbir şeyi tek başına sırtlanmak zorunda değilsin. Biz senin yanındayız. O lavuğu da bir daha görmeyeceğinden emin olacağım. Merak etme sen. ''

Bu sefer yalnızca kafamı sallamakla yetinmedim. Dudaklarımda ufak da olsa bir tebessüm oluşturabilmeyi başarmıştım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 15, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ARAYIŞWhere stories live. Discover now