Arabayı durdurdu. Ön camdan dışarıya baktığımda alışveriş merkezine gelmiştik. "O ne demek?" diye sordu. Kemerimi çözerken onunla göz teması kurdum.

"Şu demek Tolga Bey," dedim bir elim kapının kulpuna giderken. "Böyle şeyler üzülüp mutlu olarak öğrenilir. Fazlası tabii ki korkunç bir şey ama kavgayla hiçbir şeyi çözemezsin. Ben bile çoğu zaman üzüldüm ama bak, şimdi mutluyum. Bir olayın cefasını çekmeden sefasını süremezsin."

Arabadan inip kenarda bekledim inmesi için. Saniyeler içinde inip yanımda bitti. "Şu kendinden emin oluşun, olaya son noktayı koyman öldürüyor beni. Daha önce söylemiş miydim?" konuyu ışık hızıyla değiştirmeye çalışması gülümsetse de ona bakarak göz devirdi.

"Çok fenasın."

"Sana karşı."

Otoparktan yürüyen merdivenle çıktık. Zemin kata geldiğimizde ağır ağır mağazaların önünde gezmeye başladık.

Vitrinindeki çocuk kıyafetleriyle gözüme çarpan mağazayı görünce yönümü değiştirip Tolga'yı da peşimde sürüklemeye başladım. "Ayy Tolga! Şunlara bak!" mağazaya girmemle gördüğüm yeni doğan bebek kıyafetleriyle kendimi kaybettim.

Benden önce davranıp eline aldığı alt üst takımı üstüne tutarak gösterdi. Sonbahar renklerindeki takıma dikkatle inceledim. "Çok güzel," diye fısıldadım.

"Alalım," koluna attığı takımla beraber önümden yürümeye başladı. Eline aldığı her kıyafeti üstüne tutarak bana gösteriyor ve ardından koluna bırakıyordu. Zar zor araya girdim bazen.

"Hayatım yeter!" girdiğimiz üçüncü mağazadaki tüm çocuk kıyafetlerini dağ misali kucağında toplamıştı. "Hepsini nasıl giyecek bu çocuk? Her gün büyüyorlar, boşuna almış oluruz."

"Olsun," laf anlatamamanın verdiği yenilmişlik hissiyle omuzlarım düştü. Kucağında dağ gibi olan kıyafetlerden benimle zor iletişime geçti. "Hepsine sahip olsun istiyorum sadece."

"Biliyorum sevgilim ama giyemeyeceği şeyi almak saçma."

Ofladı.

Zafer!

Kabullenmesine rağmen kaşla göz arasında fazladan kıyafet aldığını fark edince yine müdahale ettim. Koskoca adam çocuk kıyafetlerinin arasından kendinden geçmişti.

Aklımı kurcalayan Selma annenin sürprizi zihnimden asla çıkmıyordu. Bir şeyler planlamıştı o belliydi ama ne olabilirdi tahmin edemiyordum.

Bebek arabası? Oyun alanı? Beşik?

Hepsi bile olabilirdi.

Eve geldiğimizde Zeynep kapıyı açtı. Ayakkabılarımı çıkarıp ev terliklerini giyerken Artemis yanımıza doğru geliyordu. "Selma Hanım bebek odasında sizi bekliyor," dedi eliyle merdivenleri işaret ederek. "Anneniz ve kardeşiniz de yanında Burçin Hanım."

Kaşlarımı çatıp Tolga'ya baktığımda omuz silkti.

Kocaman karnımla hızlı olmaya çalışarak merdivenleri çıkıp Tolgayla arkalı önlü bebek odasına girdik. Girmemle karşılaştığım manzara karşısında gözlerim büyüdü.

Bebek odasını döşemişlerdi!

Gri beyaz renklerin ağırlıkta olduğu odada serpiştirilmiş pembe renkler de vardı. Cibinlikli beşik beyaz, onun yanı başında hemen gri renkteki sallanan sandalye vardı. Duvarın birinde küçük manzara çerçeveleri ve ortasında Tolgayla birlikte çekildiğimiz fotoğraf vardı. Orada ben hamileydim.

Odanın köşesinde küçük oyun alanı, oyun halısı serilmiş bir şekilde bekliyordu. Gri beyaz karışımı kıyafet dolabında boydan ayna vardı. Ortaya serilmiş halı toz pembeydi. Başka bir duvarda üç raf vardı ve içinde küçük minyatür oyuncaklar. Beşiğindeki nevresim takımı pembeydi. Korkuluk kısmında ise tahtadan 'Sadem' yazıyordu.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora