Sıradan bir kış sabahında, kafamı yastığa gömmüş, battaniyenin altında uyku mağmurluğunun tadını çıkartıyordum. Günlerden pazardı ve işe gitmek zorunda olmamanın verdiği haz paha biçilemezdi.
Her ne kadar gün sonuna kadar sıcacık yatağımdan kalkmayı istemesem de tembelliğin luzümu yoktu. Halletmem gereken işlerim vardı. Battaniyeyi üzerimden hızlıca fırlatıp soğuğun pijamalarımdan geçerek tenime temas etmesine izin verdim. Yataktan kalkıp yüzümü yıkamak üzere tuvalete doğru yola koyulmuşken kendimi titremekten ve dişlerimi bir birine vurmaktan alı koyamıyordum.
Lavobanın önüne vardığımda karşımdaki aynadan suratımı incelemeye koyuldum. İşte o an onu gördüm. Darma dağınık saçlarımdaki beyaz teli. Emin olmak için kopartıp inceledim. Evet bu düşündüğüm şeydi. Saçlarıma düşen ilk ak, kırlaşmanın başlangıcı, yeni bir döneme giriş.
Bu görüntü beni hayatım üzerine düşünmeye teşvik etti. Her geçen saniye beni ölüme birazcık daha yaklaştırıyordu ve vucüdum iflas bayrağını yavaş yavaş çekmeye başlamıştı. Şu ana kadar yaşadıklarım hiç bir şeydi. Mutlu günlerin gelmesi için kıçımı yırtıp durduktan sonra elime mutsuz bir yaşamdan başka bir şey geçmemişti. Aah ama kimse başarısız olduğumu söyleyemezdi. Evet, evet öyle. Gayet başarılıydım. Üst düzey bir şirkette yükselişte olan bir kariyerim vardı.
Kendime gelmek için soğuk suyla yüzümü yıkadıktan sonra havluyla kuruladım. Mutfağa gidip kah
YOU ARE READING
Ölümüne Sıkılmış
Short StoryBazen, gerçekliğe verilebilecek en uygun cevap deliliktir. Bu hikaye cevabı delirmek olan bir adamın hikayesidir.