Yenik Kalp

26.4K 1.6K 93
                                    

Boş fabrikada işimizi bitirince serserilerin cesetlerini üst üste yığmış ve fabrikayla birlikte yakmıştık.

Eve geldiğimizde gökyüzünün aydınlanmasına bir kaç saat kalmıştı.

Baskında görev alan bütün sürü üyeleri, kapının önünde beklemeye devam ediyordu. Dinlenmeye ayrılmadan önce yapmaları gereken son bir işleri daha vardı.

Kapıyı açıp hep birlikte salona ilerledik. Geldiğimizi duyan Tolga yattığı yerden, zincirlerin izin verdiği ölçüde başını kaldırıp bize baktı.

"Size doğruyu söylemişim değil mi? Bana tüm serserileri öldürdüğünüzü söyleyin. Eğer onların yerini söylediğimi öğrenirlerse, beni yaşatmaz öldürürler," diye endişeli bir sesle konuşmaya başladı.

Tolga'yı rahatlatmak için Doğu araya girdi. "Merak etme bu gece liderleri de dahil bütün serserileri öldürdük."

Tolga'nın duyduklarından sonra suratındaki endişe dolu ifade silindi. "Size doğruyu söylediğim için, söz verdiğiniz gibi beni serbest bırakacaksınız değil mi?"

Kuzey "Sözler tutulmak için verilir," dedi ve Tolga'nın zincirlerini çözmeye başladı.

Baskında serserilerin liderinden duyduklarımdan sonra hala kendime gelememiştim. Film izler gibi konuşmaları uzaktan takip ediyordum.

Zincirlerinden kurtulan Tolga, zorlanarak ayağa kalktı ve kasılan bedenini rahatlamaya çalıştı. Vücudu normal işlevini kazandığında gözlerimin içine bakarak, "Artık gidebilir miyim?" diye sordu.

Başımı yukarıdan aşağıya sallayarak gitmesine izin verdiğimi belirttim. Kendimi çok bitkin hissettiğimden konuşmaya bile halim yoktu.

Tolga evin kapısını açarak dışarı çıktı. Bir kaç saniye sonra kulaklarımıza Tolga'nın acı dolu feryatları geldi.

Tolga sürümüze casus olarak sızmıştı ve şansımız yaver gitmese bütün sürüm onun yüzünden öldürülecekti. Sürüde ihanetin cezası ölümdü. Dördümüz adına onu öldürmeyeceğimize söz vermiştim. O yüzden sürü bizim adımıza Tolga'ya hak ettiği cezayı vermişti.

"Yemeklerini özleyeceğim."

Bu sözlerin sahibi her zamanki gibi tek derdi midesi olan Batı'ydı. Bazen onu çok kıskanıyordum. Keşke benim de tek derdim sadece bu olsaydı.

Dışarıdaki sesler kesilince Kuzey yanıma gelerek elimi tuttu. Beraber odamdaki duşun altına girene kadar da elimi hiç bırakmadı. Ilık su ikimizin üstünden aktıkça vücudumuzdaki tüm kanlar ve pislikler de onunla birlikte akıp gidiyordu.

Kuzey her an yere düşüp kırılacak bir porselen bebekmişim gibi saçlarımı ve vücudumu güzelce yıkadı. İşini bitirince de kapının arkasındaki havluya sarıp iyice kuruladı. Bir anda ayaklarım yerden kesildi, Kuzey beni kucağında yatağa kadar taşıdı.

Kuzey banyoda sadece benimle ilgilendiği için yeterince temizlenmemişti. Bu yüzden beni bir kaç dakikalığına yalnız bırakıp duş almaya geri gitti.

Banyodaki işini bitirince yatağın boş olan tarafına yatıp beni kollarının arasına aldı. "Uyu Umay. Eminim uyandığında kendini daha iyi hissedeceksin," dedi ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.

İçime derin bir nefes çektim. Kalp atışlarının sesini dinleyerek gerçeklerden kaçarcasına kendimi karanlığa bıraktım.

Uyandığımda hala Kuzey'in kalbinin üstünde yatmaya devam ediyordum. Bütün gece kımıldamadan uyuduğuma inanamıyordum. Kuzey'in benim yüzümden her yeri tutulmuş olmalıydı. Ben kımıldayınca uyandığımı anlayan Kuzey, "Günaydın," dedi.

Başımı göğsünden kaldırıp gözlerinin içine baktım. Minik bir tebessüm eşliğinde "Günaydın," dedim.

Kuzey ilgili bir şekilde bakışlarını yüzümde gezdirdi. "Dün zor bir gece geçirdin. Bugün kendini nasıl hissediyorsun?"

"Yıllarca annemin öldüğü fikrini zor kabullenmişken bir gecede yaşadığını öğreniyorum. Bir de yirmi yıl boyunca bana yalan söylendiği konusu var tabi. Sence nasıl hissetmeliyim?" diyerek her şeyin suçlusu Kuzey'miş gibi kızgın bir şekilde ona baktım.

Kuzey beni rahatlatmak için saçlarımı okşamaya başladı. "Duyduklarından sonra annene ve babana kızgın olduğunu biliyorum. Haklısın da. Ama uyandığımdan beri bu konuyu düşündüm. Baban seni çok seviyor. Eminim sana yalan söylese bile bunun için geçerli bir sebebi vardır. Gelmesine az bir süre kaldı zaten. Bence bir karar vermeden önce babanı da dinlemelisin. Ona sonradan pişman olacağın şeyler söylemeni istemiyorum."

Kuzey sözlerinde haklıydı. Dün içimde büyük bir boşluk hissi varken, bugün yerini onlara duyduğum kızgınlığa bırakmıştı. Yarın kim bilir nasıl hissedecektim. Bu süreci zamana bırakıp beklemek akıllıca olacaktı.

"Tamam. Senin istediğin gibi olsun."

"Söylediklerimi bir seferde kabul ettiğine inanamıyorum."

"Ben de kendime inanamıyorum zaten. Hadi kalkıp güzel bir kahvaltı yapalım. Ben çok acıktım."

"Şimdi Batı gibi konuştun."

"Eee, üzüm üzüme baka baka kararır demişler.

Vücudumu yavaşça Kuzey'in üzerinden çekerek ayağa kalktım. Kuzey de yataktan kalkarak uyuşan bedenini açmak için gerindi. Yaptığı bu hareketle Kuzey'in kol kasları iyice göz alıcı hale geldi. Benim ağzı açık bir şekilde onun vücuduna baktığımı görünce, duyduğu memnuniyetle erkeksi bir şekilde gülümsedi.

Kapıya doğru yürürken bu sefer bakışlarım sıkı poposuna kitlendi. Bu durumun farkında olan Kuzey gürültülü bir kahkaha attı. Kapıyı açarken arkasına bakmadan, "Kendimi senin yanında güvende hissetmiyorum. En iyisi ben hemen odama kaçayım. Hadi sen de üstüne bir şeyler giy. Beş dakika sonra aşağıda buluşuruz," dedi.

O odadan çıktıktan sonra silkelenip kendime geldim. Kuzey odada bir dakika fazla kalsa kızgın bir kurt gibi nerdeyse adamın üstüne atlayacaktım. Daha fazla gecikmek istemediğim için kendime kızmayı bıraktım ve banyoda sabah rutinimi hallettim. İşimi bitirince üzerime kalın askılı kırmızı tişört ve beyaz bir şort giyip saçlarımı tepeden gevşek bir at kuyruğu yaptım. Gözlerime de siyah kalem çektiğimde aşağıya inmek için hazırdım.

Mutfağa girdiğimde Kuzey buzdolabının kapağını açmış hiç bir şey yapmadan sadece bakıyordu.

"Kuzey ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Kahvaltıda ne yiyelim diye düşünüyordum. Ya biz yokken Tolga her şeye uyku ilacı karıştırmışsa?"

"Pastırmalı yumurta yersek bir sorun olacağını sanmıyorum. Bugün onun yaptığı yemeklerin hepsini çöpe dökeceğim zaten," dedim.

Ben yumurtayı hazırlarken Kuzey'de dolaptan çıkardığı kahvaltılıkları masaya diziyordu. Pastırmalı yumurtanın kokusu evin her tarafını sarınca, Batı ve Doğu tahmin ettiğim gibi kapıda göründü.

Doğu "Herkese günaydın," derken, Batı "Ne günaydınından bahsediyorsun saat ikiye geliyor. Bu saate kadar iki yemek saatini kaçırdım. Tolga'cığım olsaydı bu saate kadar aç kalmazdık," dedi.

Kuzey "Haklısın aç kalmazdın. Tolga'cığın olsaydı bu saate kadar ölmüş olurdun çünkü," dedi.

Batı şikayet etmeyi bıraktı ve yerine oturdu.

Sanki ailemle kahvaltı yapıyormuş gibi pişirdiğim pastırmalı yumurtayı herkesin tabağına paylaştırdım. Neşe içinde sohbet ederken bir yandan da yemeğimizi yiyorduk. Onların yanımdan ayrılmasına çok az bir zaman kaldığı aklıma geldi. Bu kadar kısa bir sürede, onlara bu kadar alışacağımı tahmin bile edemezdim. Bu durum karşısında sanki ailemin bireylerini kaybedecekmişim gibi üzüntü duyuyordum.

Eş adayı olarak ise seçimim belliydi. Beni dövüşte yenebilen tek erkeğe, kalbim de yenilmişti.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin