Konuşması bitince avcıları yapacakları işlere göre gruplara ayırdı. Seçtiği ilk on kişiye alanın çevresindeki ağaçların arkasına saklanıp beklemeleri enrini verdi. Geriye kendisiyle birlikte toplam on kişi kalmıştı. Dört kişiye kamyonetlerin arkasında duran varilleri indirme emri verdi. Variller kamyonetten indirilince verdiği emirle içindeki sıvıyı alanın her tarafına döktürdü. Dökülen sıvı bizi buraya çekmek için kullanacağı inek kanıydı.

Dolunayın etkisiyle beraber kan kokusunu alan kurtlar, iyice vahşileşerek harekete geçmek için sabırsızlanıyordu.

Avcıların lideri bekleyen iki kişiye, araçtaki ağları indirme emri verdi. Onlar ağları araçtan indirmeye yönelince, Kuzey pençesini havaya kaldırdı. Bu hareket daha önce kararlaştırdığımız gibi ‘saldırmaya hazır ol,’ anlamına geliyordu.

Ağlar araçtan indirildiğinde lider hariç dokuz kişi, ağları açıp hazırlamaya başladı. Muhtemelen bunları daha önce Cenk'e yaptıkları gibi, kan kokusunu alarak alana gelen kurtların üzerine atmayı planlıyorlardı.

Ağaçların arkasında saklanan on avcı, atış yapmaya hazır halde liderlerinin emir vermesini bekliyordu. Bu avcıların çevresi de Kuzey'in emriyle kurtlar tarafından sarılmıştı. Zavallılar av olduklarını bilmeden, kurtları avlamak için bekliyordu.

Kuzey'in gür sesli ulumasıyla birlikte sürü aynı anda harekete geçti. Beklemekten sıkılan, kan kokusu ve dolunayın etkisiyle de iyice vahşileşen kurt sürüsü, ikişerli üçerli gruplar halinde avcılara acımasızca saldırdı. Kurtların ilk hedefi avcıların silah tutan kolu olurken, ikinci hedefleri ise işi kısa sürede bitirmek için boynuydu.

Aniden ortaya çıkan kurtlara karşı avcılar hazırlıksız yakalanmış, çoğu kurtların ilk hamlesinde vahşi bir şekilde ölmüştü. Silahlarını kullanmayı başaranlar ise şaşkınlık ve bize karşı duydukları korkudan isabetli atışlar yapamamıştı. Nihayetinde hepsinin sonu parçalanarak ölmek olmuştu. Benim payıma ise sadece bir avcı düşmüş, önce silah tuttuğu kolunu koparmış, sonra da boynunu parçalayarak öldürmüştüm.

Kuzey'in özel olarak ilgilendiği avcıların lideri ise, şu anda sağ kolu kopartılmış bir şekilde yerde yatıyordu. Sol kolu da sağlam değildi, üzerinde derin bir pençe izi vardı. Silahı ise vücudundan ayrılan sağ koluyla birlikte kan gölünün içinde yüzüyordu. Kopmuş sağ kolundaki kanlar, büyük bir hızla vücudundan dışarı akmaya devam ediyordu. Adamın kolu sarılıp pansuman yapılmazsa kısa süre içinde akıbeti diğerleri gibi olacaktı. 

Kuzey siyah kürkü kanlarla kaplı bir şekilde avcının karşısına geçti, bu haliyle oldukça korkutucu görünüyordu. Boğazından çıkan güçlü bir kükreme sesi, avcının canının acısını unutarak tek koluyla geriye doğru kaçmasına neden oldu. İşini bitiren diğer kurtlar da avcının etrafındaki yerini almaya başladı. Avcıların liderinin hissettiği korkudan göz bebekleri kocaman açıldı. Aldığımız kötü kokudan da altını ıslattığını anladık, bazen hassas bir burna sahip olmak o kadar güzel olmuyordu.

Bundan sonrası bendeydi. Hızlı bir şekilde insan formuna geçerek kurtların arasından ilerlemeye başladım. Beyaz saçlarıma ve vücudumun pek çok yerine sıçrayan kanlar nedeniyle biraz vahşi göründüğüme emindim. Kurtların arasında insan formunda olan sadece ben vardım. Avcının karşısına geçtim, başımı yana eğdim ve korkudan irileşmiş göz bebeklerine baktım.

Liderin şimdi tüm ilgisi benim üzerimdeydi. Ona sırıtarak "Merhaba," dedim.

Sakin bir ifadeyle konuşmaya devam ettim. "Benim iznim olmadan topraklarıma habersizce girdiniz. Amacınız tuzak kurarak bütün sürümü öldürmekti."

Avcının yanına diz çöktüm. Bana olan yakınlığının onu korkuttuğunu hızlı bir şekilde atan kalbinin sesinden ve mermer gibi bembeyaz olan yüzünden anladım.

Avcı korkudan titreyen sesiyle cevap verdi. "Seni öldürmeyecektim."

Başımı yavaş bir hareketle yukarıdan aşağıya salladım. "Bunu biliyorum. Sahip olduğum yetenekler yüzünden beni yanınızda götürecektiniz."

Elimi, pençeyle yaralanmış sol kolunun üzerine götürdüm ve onu iyileştirmek istediğimi düşündüm. Kısa süre içinde elim ısındı ve kolundaki pençe yarası iyileşmeye başladı. Kopan sağ kolundan ise hala kan akmaya devam ediyordu. Kolunun iyileşmesine adam irileşmiş gözleriyle bakıyordu.

Sırıtarak avcının gözlerinin içine baktım. "Şimdi sana bir soru soracağım. Eğer doğruyu söylersen kanayan diğer kolunu da iyileştirip, buradan gitmene izin vereceğim. Ha! Unutmadan söyleyeyim, iyileştirme dışında pek çok yeteneğim daha var. Bunlardan biri de yalanların kokusunu almam, o yüzden yalan söylersen anlarım."

Aklıma Doğu gelince burnumu kırıştırdım. Bakalım onun uyguladığı yöntem, benim işime yarayacak mıydı?

Adam kurtulma umuduyla "Ne istiyorsan sor, doğruyu söyleyeceğim," diye cevap verdi.

"Bizim varlığımızı, burada öldürdüğümüz avcı grubu dışında kimler biliyor?"

Adam duraksamadan cevap verdi.

"Yemin ediyorum kimse bilmiyor. Bugün burada ölen adamlarımdan biri geceyi otel odasında bir kızla geçirmiş. Kız o gece çok içkiliymiş. Adamımla yattıktan sonra da kurda dönüşebildiğini ve bu ormanda yaşadığını söylemiş. Daha önce adamlarımı buraya gönderip, incelemek için sizden birini getirmelerini söylemiştim. O gece adamlarımdan sadece biri geri döndü ve bana seni anlattı. Çok iyi para edeceğini düşünerek hazırlık yaparak bu geceyi bekledim. Amacım seni öldürmek değildi. Ben doğruları anlattım. Şimdi gitmeme izin verecek misin?"

Adamın anlattıkları yaşadıklarımızla birebir uyuşuyordu. Kalbinin atma hızı da ilk baştaki seviyesiyle aynı kalmıştı. Kısacası avcıların liderinin doğruyu söylediği belliydi.

"Ben söz verdiğim gibi gitmene izin vereceğim. Bir lupa her zaman verdiği sözü tutmalı."

Adamın suratında rahatlamış bir ifade belirdi.

Bakışlarımı kurt formundaki Kuzey'e yönelttim. "Ama şu siyah kurt sana hiç bir söz vermedi."

Kuzey dişlerini göstererek hırlamaya  başladı. "O yüzden gitmene izin vermeyecek."

Benim konuşmam bittiği anda Kuzey avcının boynuna atlayarak tek hamlede kopardı. Avcının kalan yerlerini de sürü parçalayarak dört bir yana dağıttı.

Ava katılan bütün kurtlar aynı anda uluyarak zaferimizi kutladı. 

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon