Bölüm 2: Yıldız

9 5 0
                                    

Bir rüya da mıydım? Ya da bir kâbus? Bunların ne bir rüya ne de bir kâbus olmadığını biliyordum. Ancak gerçeklikten kopsaydım, belki yaşananlar daha acısız olurdu.

"İnsan sahipsiz kalır ya, anlar o zaman

Hep sendin, hep özeldin

Nefes almak zor..."

Yanımda çalan şarkıyla beraber gözyaşlarımı saldım. O kadar kötü hissediyordum ki... Ben uyanıktım, hissediyordum. Ancak ruhum uyuyordu ve hissedemiyordu. Bedenimin de ruhum gibi olmasını istedim.

Yarım saattir aralıksız çalan şarkıya kulağımı verdim.

"Üstüm başım altüst olmuşum,

Bana verilen candan hesap sormuşum..."

Şarkılar insanı yaralayabilir miydi? Bu yaşıma kadar bunu görememiş miydim?

Şarkının sözleri bir bıçak misali kalbime saplandı.

Sinirlendim. Hem de çok.

Son zamanlarda sıkça yaptığım şeyi yaptım. Telefonu alıp duvara fırlattım. Zarar verdim.

Oysa ablam incitmeyi hiç sevmezdi. Her zaman kibar olurdu. Kalp kırmazdı. Benim aksime.

Bir ay geçmişti. Tam bir ay. Her gün gözlerimi açtığımda onu görmeyi istedim, ancak olmadı. Gitmişti. Gitmiştiler.

Kapı art arda çalınmaya başladığında yavaşça ayağa kalktım. Kapıyı açmaya giderken ardındaki kişinin ne kadar telaşlandığını biliyordum. Ama artık alışmış olmalıydılar.

Kapını kilidini açtığım an arkadaki kişinin kapıyı açması bir oldu. Bu sefer de Ayça gelmişti.

"İyi misin?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. Seslice nefes aldı ve bana sarıldı. Hala beni sevenlerin olduğunu hissetmek güzeldi.

"Ayça ben istemiyorum. Hiçbir şey istemiyorum artık. Yaşamak için ne sebebim var sanki?" Dedim. Sorduğum sorunun cevabını biliyordum. Hiçti. Hiç sebebim yoktu.

Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Biz varız. Bak biz buradayız. Hep yanındayız. Tamam mı?"

"Beni yalnız bırak. İstemiyorum" dediğimde onu kırdığımı gözlerinden görebiliyordum. Ancak şu an bunu düşünecek halde değildim.

Hiçbir şey demeden beni yalnız bırakıp gitti. Kapıyı kapayıp kilitlediğimde yine tek başıma kalmıştım. Tam da istediğim gibi.

Adımlarımı odanın balkonuna yönelttim. Balkona çıktığımda yüzüme gelen rüzgâr, saçlarımı savurdu.

Balkondan aşağıya baktım. İki kişi orada bekliyordu. Dedem kendime bir şey yapmayayım diye onları oraya koymuştu.

Gülümseyerek gökyüzüne baktım. Orada onları görebiliyordum. Ellerini birbirine kenetlemiş annem ve babam, yanlarında ise bana kocaman gülümseyen ablam vardı. Ne kadar güzellerdi.

Ellerimi gökyüzüne uzatarak onlara dokundum. Günün en güzel zamanıydı. Onları hissediyormuş gibiydim.

Yüzüme vuran rüzgâr daha sert gelerek sonbaharın geldiğini hissettirdi.

Bugün bir eylüldü. Bugün ablam doğmuştu.

Hafifçe çalan kapının sesiyle kaşlarımı çattım. Onlara gitmelerini söylememe rağmen neden geliyorlardı ki?

Odaya girip kapıya yöneldim. Kilidi çevirip kapıyı açtığımda karşımdaki tanıdık yüzle kaşlarımı kaldırdım.

Güneş gelmişti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 11, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Güneş'e Açan MelisWhere stories live. Discover now