Onu haddinden daha fazla sinirlendirdiğim buradan belli olurken o olmasa bile ben kendime bir dur noktası verip odadan çıkmak için hareketlendim.

Ama o buna izin vermeyip beni kolumdan tuttu. Tuttuğu kolumu bırakmayıp aksine her saniye biraz daha fazla sıkarken tam onu uyaracaktım ki tuttuğu kolumdan beni çekip önüne fırlattı. Şaşkınlıktan hiçbir şey yapamazken yere dizlerimin üzerine düştüm.

"Seni öldürürüm Mihri. Ve bu sadece bir söz değil. İnan ki icraate geçerim. Beni bir Allah'ın kulu da durdurmaz." Hasta yönü yine onu ele geçirirken ellerimi yumruk yaptım. Kendimi sakin tutmak zorundaydım. Krizini tetikleyecek bir başka söz daha söylememeliydim.

Ancak bu çok zordu. Her şeye sinirlenebiliyordu. Ve bu sinirin az üzerine gidildiğinde kriz geçirmesi çok kolay oluyordu. Hastalık onu tamamen etkisi altına almıştı neredeyse.

"Canımı yakamazsın!" Canımı yaktığı konuda onu uyarırken dudaklarında alaylı bir gülüş oluştu. Ona ulaşamadığımı bu gülüşten anladım.

"Hem de öyle bir yakarım ki... Denemek ister misin?" Deyip beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı.

"En çok canını ne yakar mesela? Ona göre hareket edebilirim." O an sanki gerçekten de beni ölüm derecesine getirecek gibi canımı yakacağını zannettim. Ondan hiç olmadığım kadar korktum. Kolumu ondan kurtarmaya çalışsam da nafileydi. Beni bırakmıyordu.

"Bırak beni."

"Sana seni asla bırakmayacağımı ne zaman söyledim? Sen benim elimden ancak cansız bir şekilde kurtulursun Mihri Karaca." Dediğinde ellerinin altında titrediğimi hissettim. O da bunu güldü ve bundan sadistçe zevk aldı.

Bu adama yaklaşmak inanılmaz zordu. Onu artık tedavi falan etmek istemiyordum. Sadece kaçıp gitmek istiyordum.

"Buradan kaçacağım, sana yemin ederim ki kaçacağım!" Korkudan aklımdakileri ona söylediğimde sinirine sinir kattı.

"Hele bir dene Mihri... O bacaklarına kızgın mumu döküp seni yürüyemeyen hâle getirene kadar durursam bana da Melikşah demesinler." Korkudan gözlerimin dolduğunu hissettim.

"Melikşah..." Titrek bir sesle adını zikrettiğimde bakışları hâlâ değişmemişti. Hastalıklı yanı onu çok kötü bir adama çeviriyordu. Normalde Melikşah bu kadar kötü bir adam değildi. En azından bana karşı.

Geçen seferki gibi yine onu sakinleştirmek için onunla temasta bulunurken elimi göğsüne koydum. Kaslı bedenini elimin altında hissederken bu sefer korkudan ondan etkilenemedim. Eskisi kadar etkileyemedi beni.

Gözleri kısa bir an göğsüne koyduğum elime kayarken tekrar göz göze geldiğimizde gözlerimden iri bir yaş düştü. Gözleri düşen gözyaşıma bakarken dudaklarım titriyordu. Kendimi hıçkıra hıçkıra ağlamamak için zor tutuyordum.

Beni kendinden uzaklaştıracaktı ki onu bırakmadım. Sıktığı kolum ağrımaya başlamıştı ancak şu an bir ikilemde kaldığı için bunu fark edemiyordu.

"Melikşah." Adını bir kere daha tonlamam benim için son nokta olurken hem korkudan hem de acımdan ağlamaya başladım.

Gözyaşlarım onun kaşlarının çatılmasına sebep olurken birkaç dakika sonra bakışları değişmiş, bana eskisi gibi bakmaya başlamıştı. Elini benden çektiğinde kendimi tutamayıp dizlerimin üzerine düştüm.

Bu iş gerçekten çok ağır bir işti. Keşke başından bu işi seçmeseydim. Keşke şu an geçmişe dönmek için bir şansım olsa.

Onun karşısında çekinmeden hıçkıra hıçkıra ağlarken bir süre sonra o da benim gibi yere çöktü ve çenemden tutarak gözlerine bakmamı sağladı. Onun o koyu lacivert gözlerine bakarken ağlamam daha çok şiddetlenirken bu adamla nasıl baş edeceğimi düşündüm.

SARMAŞIK +18Where stories live. Discover now