"Ya tabi," önüne dönüp geçiştirdi. Fakat benim bunun peşini bırakmaya niyetim yoktu.

"Bana bak, öğretmenimsin diye şimdiye kadar her azarlamanda sustum. Benden ne istiyorsun ha çirkin karı? " Sinirle ellerini masaya vurarak bağırmaya başladı.

"Sen kendini ne zannediyorsun geri zekalı? Karşında kim var senin?" Gözlüklerini gözüne iyice yerleştirdi. Gözlerinden nasıl sinirden köpürdüğü fazlasıyla belli oluyordu. Aldırmadım.  O cinse, ben de şeytandım.

"Karşımda kendini bir bok sanan koca karıdan başkasını göremiyorum. " Sıraların arasında öğretmen masasına dönüktüm. Ellerimi göğsümde çaprazladım.

"Seni bu okulda tutacağımı mı sanıyorsun ha? Babanın parasına güveniyorsundur şimdi sen."

"Kafayı babamın parasına taktın iyice!  Ne oldu, evde kalınca zengin koca avına mı düştün?" Fazlasıyla üstüne gidiyordum, biliyorum fakat bu bana işkence çektirdiği beşinci gündü. Artık katlanamıyordum.

"Bana bak, sözlerine çeki düzen ver!" İyice köpürmüştü.

"Bana şımarık deyip duran sensin."

Sınıfın ortasında öğretmenle karşılıklı kavga ediyorduk ve tüm sınıf bize odaklıydı. Benim tarafımı tutamıyorlardı, öğretmen onları linç ederdi. Öğretmeni tutamıyorlardı, çünkü söylediğim yalan boks şeysi,  zenginliğim ve durmadan laf yapan ağzımı karşıya almak istemiyorlardı. Ellerinden susup izlemekten fazlası gelmiyordu.

Meymenetsiz hoca, kısa bir sessizliğin ardından yüzüne sinsi bir sırıtış yerleştirdi.

Gönder gelsin, dedim içimden.

"Yalan mı? Şımarık bir ergenden başka bir şey değil misin? " Masanın önüne geçti ve üzerine oturdu. Ellerini yanlardan masaya dayamıştı. Birazdan gelecek laftan korkuyordum çünkü,  fazlasıyla rahat davranıyordu. Az önceki kuduran kadın gitmiş,  yerine hiçbir şey yokmuş gibi sırıtan birisi gelmişti.

"Bize bilekliklerinin altını göstermek ister misin, Lara'cım?"

Oha!

Nasıl anlamıştı?

Çok iyi bir şekilde bir hafta boyunca kamufle ettiğime yemin edebilirdim.

Şaşkınlıkla kalkan kaşlarım ve aralanan dudaklarıma karşı memnuniyetle gülümsedi.

" Sana bunu ödeteceğim." Diye tıslayarak sınıftan dışarıya doğru adımladım.

Bahçeye çıktığımda biri beni boğuyormuş gibi hissediyordum. En utanç verici şey, herkesin ortasında ortaya çıkmıştı ve hiçbir şey yapamayıp öylece kaçmıştım. Psikolog da demişti,  tam bir korkaktım.

Okul bahçesinden biraz uzaklaşmıştım ki arkamdan birinin seslendiğini duydum.

"Hey, bekle!" Takmadım ve yürümeye devam ettim.

"Sana diyorum, beklesene!" Garip olan arkamdan bağıran kişinin kız olmasıydı. Ben genelde erkeklerin peşimden koşmasına alışıktım.

"Amma da hızlı yürüyormuşsun be." Bunu söylediğinde çoktan yanıma ulaşmıştı bile.

"Ne istiyorsun?" dedim duygusuzca.

"Selam, ben Masal . Ah, herneyse. Bak." dedi ve uzun kollu okul tişörtünün kollarını yukarı çekmeye başladı. Gördüğüm manzara karşısında gözlerim büyüdü. Sanırım bu okulda yalnız değildim.

"Ben de senin gibi insanların küçük gördüğü ancak benim için hiçte küçük sayılmayan problemler için intihara başvurdum. Ama kesinlikle pişmanım. Biliyorum, sen de öylesin. Ailem bu yaptığımdan fazlasıyla utandığından sürekli uzun kollu kıyafetler giymeye başladım. Birinci dereceden birkaç yakın akrabamız dışında bu olaydan kimseye bahsedilmedi ve bilenler sıkıca tembihlendi. Sürekli uzun kollu giymemin sebebini soranlara da kollarımda sivilceler çıktığını ve bundan rahatsız olduğum için sürekli uzun kollu giydiğimi söyledik." Duraksadı ve nefes alıp devam etti.

PSİKOLOGOnde as histórias ganham vida. Descobre agora