Şu an Tolgayla birlikte vızır vızır erkek isimleri bakıyorduk. Kız ismi belliydi nasılsa; Sadem.

Mide bulantılarım tabii ki oluyordu ama iyice azalmaya başlamıştı artık. Bu mükemmel bir şeydi çünkü sabahın köründe mide bulantısıyla uyanmıyordum en azından.

Havanın sıcaklığından dolayı saçımı toplayıp çıktım giyinme odasından. Omuzuma astığım çantayı daha da asılırken merdivenlerden indim. "Burçin Hanım vitaminleriniz," Zeynep'in elinde vitaminlerim ve bardakla mutfaktan çıkmasıyla ona döndüm.

Aldığım vitaminlerden sonra gülümseyerek evden çıktım. Arabama bindikten sonra bahçeden çıktım. Açtığım kısık sesli şarkıya eşlik ederek modaevine geldim. İçeride yanında çalışanla elbiselere bakınan Elçin'i gördüm. Merdivenlerden inip içeriye girdim.

Hakan arkasını dönüp, "Burçin. Seni görmek ne güzel," dedi. Yanına gidip kısaca sarıldım. Bu sıcakta artık pek de sıkı sarılamayacaktım kimseye.

"Seni de öyle."

"Abla! Buradayım!" Elçin'in gülümseyerek el sallamasına karşılık vererek yanına ilerledim. Onunla birlikte elbiseye bakınmaya devam ettim.

Gözüme çarpan elbiseyle duraksadım. Kırık beyaz, tülden bir elbise vardı. Kısa yırtmacı ve boğazındaki tütüyle güzel duruyordu. Ne abartıydı ne de sade. İleride olan Hakan'a döndüm. "Hakan," dedim yüksek sesle. "Bu elbise. Bu elbiseyi denemek istiyorum."

"Tabii canım sen kabinlere geç getiriyorum ben."

Dediğini onaylayıp kabine geçerken arkamdan geldiğini duydum. Askıya elbiseyi asıp çıktı. Dikkat ederek elbiseyi giydim. Bileğe kadar uzanan karpuz kolları vardı. Dikkat etmemiştim ama güzel durmuştu. Saçımı düzeltip kabinden çıktım.

"Çok güzel oldun abla," Elçin'e aynadan baktığımda hayranlıkla beni süzüyordu. Ortada olan sahneye çıkıp etrafımda dönerek aynalara dikkatle süzdüm kendimi. Herhangi bir potluk yoktu. Olması gerektiği gibi duruyordu üzerimde.

"Çok güzel," diye fısıldadım kendi kendime. Daha sonra diğerlerine döndüm. "Bunu istiyorum."

"Hazırlayalım hemen," Hakan'a kısa bir bakıp önüme döndüm. Güzel duracaktı. Güzel olacaktım.

Elçin'in elbise seçiminden sonra elimizde paketlerle çıktık modaevinden. Şoförle gelen Elçin bu sefer benimle döndü eve. "Yarın haberleşiriz," dediğimde kafasını salladı.

"Ay çok heyecanlıyım!" dedi mutlulukla. "Sadece ben ve annem bileceğiz cinsiyetini. Of bir sürü güzel şey hazırladım yeğenim için."

Elçin'in bu kadar mutlu oluşu ve kıpır kıpır oluşu beni gülümsetiyordu. Yarının hemen olması için içten içe dua ettiğini biliyordum.

Pazar günü bizim evde yapacaktık. Her şey hazırlanmış gelecekti, sadece konsept hazırlanacaktı bahçede. Elçin çoktan organizasyon şirketleriyle görüşüp birisiyle anlaşmıştı.

Sakin sakin evin önüne geldiğimde arabadan indim. Kapıyı tıklatacağım sırada posta kutusunun açık oluşu gözüme çarptı. Kaşlarım çatılırken elim içindeki siyah zarfa uzandı. Alıp her yerine baktım.

Arkasına beyaz kalemle yazılmış, 'Dinçer'e' yazısıyla nefesimi tuttum. Önüne döndürüp zarfı açtım. Dört kere katlanmış kağıtla bakıştım. Aynı kişiden gelmişti, emindim. Fakat etrafta koruma olmasına rağmen bunu buraya nasıl koymuşlardı? Bunu buraya kim koymuştu?

Titrek ellerimle kapıyı tıklattım. Zeynep'in aydınlık yüzünü görsem bile gülümseyecek halim kalmamıştı. Gidip salona oturdum. "Zeynep," sesimi duyup yanıma geldi. Elimdeki zarfı kaldırdım. Derin nefes alırken, "Bunu koyanı gördün mü?" dibime kadar gelip kısaca zarfı inceledi. "Hayır Burçin Hanım."

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıWhere stories live. Discover now