15 Temmuz 1959 günü Mersin'de dünyaya geliyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15 Temmuz 1959 günü Mersin'de dünyaya geliyor. Adını Belgin koyuyorlar. Annesi (Sabahat Çakır) ebe, babası boyacı. Fakir ve mutsuz bir aile. Nitekim bir süre sonra anne ve babası boşanıyor, 1966 yılında Belgin annesiyle birlikte Ankara'ya taşınıyor. Mersin'de kalan babası ise bir süre sonra vefat ediyor.

Ankara'da Yenimahalle semtinde oturuyorlar. Belgin, Yunus Emre İlkokuluna gidiyor. Okulda mandolin çalıyor, şarkı söylüyor ve onun müziğe yatkınlığı öğretmenlerinin dikkatinden kaçmıyor. Nitekim ilkokulu bitirir bitirmez öğretmenlerinin teşvikiyle Ankara Devlet Konservatuvarının sınavlarına giriyor ve piyano bölümünü birincilikle kazanıyor. Konservatuvar müdürü Mithat Fenmen. Piyano öğretmeni ise Gülay Uğurata. İki yıl boyunca hem piyano, hem de viyolonsel eğitimi alıyor. Hayatını belki de tamamen değiştirecek, ona bambaşka bir kader çizgisi çizecek fırsat, ne çare kayıp gidiyor küçük Belgin'in ellerinden. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle devam edemiyor okula.

Bergen'in 1988 yılında Bulvar gazetesi muhabiri Barbaros Yüksel'le yaptığı röportajda anlattıklarından: "Aslında benim hayatım sahnelere çıkmak isteyenlere örnek olmalı. Konservatuvarın iki yılını başarıyla tamamlamıştım ve maddi imkansızlıklar yüzünden okuyamıyordum. Okulumu çaresizlikler içinde bırakarak PTT'de memur olarak çalışmaya başladım."

Memur olarak çalışabilmek için mahkeme kararıyla yaşını büyüttürüyor. Böylece resmi kayıtlara doğum tarihi 1959 değil, 1958 olarak geçiyor.
(halen mezar taşında da 1958 yazıyor.)

Tam da bugünlerde bir aşk hikâyesi geçiyor başından. Henüz 16-17 yaşlarındayken yaşadığı bu aşk hüsranla sonuçlanıyor ve derin izler bırakıyor Belgin'in hayatında. O yaşlarda ne kadar derin izler bırakabilir ki bir aşk hikayesi bir kız çocuğunun hayatında?.. Bırakıyor işte. İçine düştüğü bunalım yüzünden işinden de ayrılıyor. Ailesi parçalanmış, yoksulluk içinde bir çocukluk geçirirken aslında çocukluğunu hiç yaşayamamış genç kız, tam da genç kızlık çağlarının inişli çıkışlı ruh haliyle tutunduğu ilk dalın kırılıvermesinin hayal kırıklığında. Çok kırılgan ama bir o kadar da öfkeli. Yarım kalan aşk hikâyesindeki erkeğe mi yoksa hayata mı öfkesi, onu hiç sormuyor kendine.

"Evet, ilk arkadaşlığım da PTT'de çalışırken başladı. Bir gençle tanıştım ve kendimi ona teslim ettim. Genç kız Bergen o günden sonra kadın Bergen oldu. Aldatıldığımı anladım. Sonra insanlara karşı nefret duygusu uyandı."


"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bergenin Hayatı - Gerçekten İbretlik bir AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin