2. ÖLÜMÜN PARODİSİ

En başından başla
                                    

"Evet, teşekkür ederim ilgilendiğin için." O an ikinci kez yine gülümsemesini izledim hayranlıkla. Onun gülüşü beni hipnoz ederken bunu fark etmiş olmalı ki yüzündeki gülümseme silindi, boğazını temizledi. Tereddütle kaşlarını çattı.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Nasıl bakıyorum?"

"Hayran kalmış gibi."

"Gülümsemen çok güzel," diye bir fısıltı çıktı dudaklarımdan. Bunu dememe lanet okuyamazdım, bilmesi gerekirdi. Lafının arkasında duran bir insandım, ağzımdan bir cümle çıksa geri çevirmeye çalışmazdım çoğu zaman. Nazikliğim ile devam ettim. "Bana gördüğüm bir videoyu hatırlattı." Ne olduğunu sordu merakla, meraklı oluşu hoşuma gitmişti çünkü bana beni hatırlatıyordu. "Güzel bir söz yazıyordu. 'İran'da bir duvar yazısı. Gülüşün şehrin dengesini alt üst ediyor. Sen gül, şehri yeniden inşa ederim ben.'" 

Dudaklarımdan dökülen kelimeler Ayaz'ın yüzünde koskocaman bir şaşkınlık yarattı. Etkilenmiş gibi gözümün içine bakmakla yetindi. Bu sefer o derin bakışı yoktu, bakışlarında başka bir anlam yatıyordu sanki. Birkaç dakika sonra da dudaklarını araladı.

"Hayatımın alt üst olmasından korkardım eskiden, artık korkmuyorum." Nedenini sordum. Şu an konuşulan sohbetin nereye gittiği hakkında ikimizin de hiçbir fikri yoktu bence. "Bilmem, öyle hissediyorum." dedi Ayaz. Başka bir şey diyecek gibiydi ama sustu, ben de bir şey demedim. Zaten Uras sınıfa girip yanımıza gelince de sohbet dağıldı.

"Günaydın arkadaşlar." diyerek yerine oturdu.

"Günaydın."

"Nasıl gidiyor?"

"Güvercin için biraz sıkıcı ve ağrılı, bu yüzden bana da idare eder." 

Kaşlarını çattı Uras. "Güvercin kim Ayaz?" 

Ayaz bana bakınca tebessüm ettim, Uras'ın ise çoktan suratı düşmüştü. Sadece neyim olduğunu sordu. "İyiyim, şu an ağrım yok zaten." Uras'a karşılık verince etrafa bakınmaya başladım, o da ısrar etmedi.

Ders başlamaya yakın Asel de geldi sınıfa, sadece bir günaydın armağan etti bize. Morali bozuk gibiydi ve Uras neyi olduğunu biliyordu, bu yüzden sormamamız gerektiğini işaret etti kaş göz hareketleriyle. Biz de sesimizi çıkartmadık. Asel, Ayaz'ın yerine oturdu ve kendi yerini de Ayaz'a verdi. Ayaz da bilerek arkamı istemiş gibiydi zaten, halinden oldukça memnundu.

Kısa bir süre sonra hoca da geldi, bize alanımızda yoğunlaşacağımız yeri tarif etti.  Bölümlerimize geçecektik, sonunda yağlı boyalarla baş başa kalacaktık ve bu akademide zevk alacağım tek kısım burasıydı. Tabii ki araştırmaya devam edecektim. 

"Ayaz ve Hazal," dedi Asel, yanımıza geldi ve dikkatimizi üzerine çekti. "Benden bu kadar. Alana yoğunlaştığımız için artık pek gözükmem sanırım çünkü alanlarımız farklı."

"Benim de farklı." diyerek söze girdi Uras. "WhatsApp'dan konuşmaya devam ederiz. Arada mesajlaşırız ya da molalarda buluşuruz. Akademinin yapacağı etkinliklerinde beraber olacağız zaten." Onayladım sadece. "Görüşürüz, başarılar dilerim resimde."

Uras ve Asel aynı bölümdeydi, ben ise Ayaz'la beraberdim. Bize veda edip gittiler ve yine Ayaz ile kaldım. Bir anlığına göz göze geldiğimizde dudaklarına kaydı gözüm, aralıktı. "Gidelim mi?" diye sordu hemen. 

"Nereye?"

"Atölyeye." 

Kafamla onaylayınca aynı an da ayaklandık. Bir tane kahve aldı kendisine, istemesem de benim elime de tutuşturdu bir tane. Resim atölyesine geçtik beraber. Çalışma masaları, bir tarafta kağıtlar, çizimler, duvarlara asılmış bazı yağlı boya tabloları, çiçekler, objeler, ortada modele ayrılan kısım, diğer tarafta sıralanmış şövaleler... Ortam aşırı genişti ve çok ferah bir kokusu vardı.

LALELERİNDEN SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin