2: İsmet Bey mi İsmet mi?

1.3K 117 98
                                    

Ergüder Yoldaş- Geçti Dost Kervanı

Burası benden başka kaç insanın evidir?
Bilmiyorum.
Ben bir başıma onlardan uzağım,
hep birlikte onlar benden uzak.
Bana kendimden başkasıyla konuşmak
yasak.

Nazım Hikmet Ran

1944;

Geçen yılın sonlarına doğru Sovyetlerin baskın olması ile birlikte, İtalya'nın lideri Mussolini'nin İtalya ordusu tarafından indirildiği haberlerini okumuştuk. 1939'da tüm dünya, doğduğum dönemdeki gibi bir savaşa sürüklenmişti. İki savaşın arasında çok bir yıl olmaması beni şaşırttığı kadar üzüyordu. Dünyayı sis bombalarının ardından izliyorduk.

Gerçi şimdi cızırtılı radyonun bana ilettiği kadarıyla, Mussolini, Kuzey İtalya'da, Almanya hakimiyeti altında kukla bir rejimin lideriydi. Faşist düşüncelerini oradan kontrol etmeye çalışıyordu.

Aslında diye düşündüm, insanlar kelimeleri ne çok yanlış yorumluyor ve birbirinin yerine koyuyordu.

İtalyanca 'fascismo'; yani birbirine bağlı insan gurubu, demet... İnsan hayrete düşmeden edemiyordu doğrusu. Önümdeki, çöpün kenarından bulduğum, eski gazete kağıdını incelerken şaşkındım. İnsanlığın birbiri ile olan derdinin bunca çok olması beni şaşkına çevirmekten başka bir şey yapmıyordu.

Fakat dedim, Giryan, peki ya sen? Sen neden kaçtın ülkenden? Neden bıraktın aileni geride? İşte tam da bu sebeplerdendi. İnsanlığın kendine düşman olmasından, kelimelerden silahlardan daha çok korkmalarındandı kaçışım. Halbuki, kelimeler dünyanın en özgür şeyi olmalıydı. Aramızda dans eder gibi uçmalılardı.

Şair adamın tüm gün düşündüğü şey kelimelerdi. Zaten elimde avucumda olan da buydu. Her şeyimi almışlardı fakat kelimelerim benimdi.

Ağzımdaki kuru ekmek artık keyif vermemeye başladığından çöpe yürüyüp tükürdüm. Pantolonun beli ha düştü ha düşecekti. Eski halimden eser kalmamıştı. Şimdi Türkiye'ye gitsem, salınsam caddelerde öz anam tanımazdı. Niran bile tanımazdı yahu!

Kalkıp, artık düzelemeyecek kadar dağılmış façama banyonun kırık aynasında baktım. Elimi ıslatıp saçlarımı geriye yatırdım. Ölüyor olsak da insandık nihayetinde.

İsmet beni bekliyor diye düşündüm. Belki de hayal ettim. İnsan birinin kendini beklediğini düşündüğünde, hayata daha bir gayretle tutunuyordu. İsmet olmasa, belki ben bir ölüydüm. Fakat ben olmasam bile İsmet yaşayan bir işportacı olmaya devam ederdi. Etsin canım, ben hep yaşamasını isterim insanların. İnsan dediğin en çok yaşarken güzeldir. Hele bir de keyifli bir âdemoğlu ise, izlemesi pek bir zevkli olurdu.

Yine emektar paltom ve ben yollara düşmüştük. Havayı saran bulutlar, top atışından mıydı yoksa Mikail'in işi miydi? Düşünecek pek bir şeyim yoktu, ben de böyle şeyleri düşünür, bundan ne şiir çıkar derdim. Kafamda kelimeler canlanmaya başlayıp, birbirlerinin ellerine tutundular.

Böyle böyle düşünürken sokakların sonunda İsmet göründü. Elbette onun nerede olduğunu bilemezdiniz. Şanslıysanız yirmi dakikada bulurdunuz, şanssızsanız beş gün göremezdiniz yüzünü. İsmet böyle bir mahluktu işte, kendini aratırdı önünde sonunda.

Beni görür görmez aydınlandı yüzü, "Vay, Şair Giryan abim, yüzünüzü gören cennetlik olur vallahi." Gülümseyen genç yüzüne güldüm.

"Günaydın İsmet. Beş sokak oldu bugün, payımı fazla isterim." diyerekten takıldım ona. Oradan buradan bulduğum çeviri işlerinden ne kazanırsam, bir de ustam sağ olsun arada o ne gönderirse onu İsmet'e yediriyordum.

Sana DairDove le storie prendono vita. Scoprilo ora