11. Bölüm

1K 66 3
                                    

11. Bölüm

Kyungsoo yatağın üstünde, öylece duruyor ve sahibinin telefon konuşmasını bitirip, yanına gelmesini bekliyordu. Bir an önce diğerinin işlerini halletmesini umuyordu. İçinden sessizce bunun için dua ederken tavana, gece olduğunda tüm ihtişamıyla parıldayan yıldızlardan çizerek vakit öldürüyordu. Çizmiş olduğu yıldızların hepsini diğer eliyle yakalıyor ve kafasını koyduğu yastığın yanına, genelde sahibinin uzanmış olduğu yere, özenle yerleştiriyordu.

Yıldızların hepsini, sahibi yanına geldiğinde ona verecekti, ardındansa özgürce dudaklarını öpecek, çekinmeden tenini sevecekti. Genç adamın yoldan çıkıp içine girmesine izin vererek, yorgun bedenini umursamadan bir kez ve bir kez daha onunla tek vücut olacaktı. En azından böyle düşünüyordu.

Kısa bir süre sonra nazikçe tıklanılan kapıyla dikkati dağıldı. Vuruşlar zarif ancak ısrarlıydı. Bundandır ki Kyungsoo sahibinin otelin telefonuyla hattın ucundaki kişiye, "Bize bir sürü ağrı kesici getirin!"dediği zamanı anımsamıştı.

O ağrı kesicilerin hangi işin sonrasında kendisine yararlı olacağı gerçeğiyle güzel ve ıslak dudakları yukarıya doğru kıvrıldı.

Yutkundu ve gözlerini kapatıp açtı. Derin bir nefes aldı, ısrarla çalan kapıya bakması için sahibine seslenmeyi düşündü. "S-sa-sahip..." diye mırıldandı. Fazla kirli olmayan ağzı ve dün gece de, az önce de kalın bir uzunluk tarafından zorlanılmış boğazı, sesinin zayıf, güçsüz ve titrek olarak çıkmasını sağlamıştı.

Kyungsoo boğazındaki ağrıyla suratını buruşturdu, ancak yine aptal bir gülümseme suratına yayıldı. Acı, sahibinin varlığını anımsattığından dolayı böyleydi ve bu canını yaksa bile şuan çok ama çok hoşuna gidiyordu. Yerinde doğruldu. Çıplak sırtını yatak başlığına dayadı ve bir kez daha diğerine seslendi. Fakat işe yaramıyordu. Sesi duyulabilecek derecede güçlü değildi ve olsa bile boğazını yoğun bir acı zorluyordu.

Aslında dün gece bundan daha kötüsü olmuştu. Neden şimdi boğazı o kalın uzunlukla çok da hırpalanmadan böyle hissediyordu? Bu garipti. Kafasını salladı ve yataktan indi. Madem sesi çıkmıyordu, o da diğerinin yanına gider ve ona kapıyı gösterirdi. Ancak bedeni...

Tanrım!

Vücudundaki ağrı yoğundu ve o güçlü ağrı, aynı ısrarla çalınan kapı gibi yumruklarını zalimce sinirlerine indiriyor, bilenmiş dişlerini kendisine göstererek pişkince gülüyordu. Acımasızdı, sızlayan etinden büyük bir keyif alıyor ve edepsiz bir kadının utanmazlığında etrafa şuh kahkahalar atarak Kyungsoo'yla dalga geçiyordu.

Dün gecenin hareketliliğinden dolayı kasları buruluyordu, üzerine gelen acıyı kaldıramayarak ona direnemiyordu. Az önce, bu kadar çok canı yanmıyordu, uykunun mahmurluğu gitmişti ve bununla birlikte Kyungsoo bir şeyleri daha iyi hissetmeye başlamıştı.

Derin bir nefes aldı, ısrarla çalan kapıyı sahibine haber vermek çok yorucu olacaktı. Ona bakmak da pek farklı olacağa benzemiyordu. Ancak sahibi bu durumu anladığında kendisine teşekkür edip, gülümseyebilirdi. Sonuçta o meşguldü ve Kyungsoo'nun kendisini düşünerek yapmış olduğu bu şeye mutlu olabilirdi. En azından Kyungsoo şuan için böyle düşünüyordu. Bunun altından çıkabilecek vahşeti göremiyordu.

Bir kez daha yutkundu, savunmasız ve çıplak gövdesini dikkatle kapıya doğru döndürdü. Hareket etmek zor olacaktı, biliyordu. Bu durumdayken bile vücudundaki her yer sızlıyor ve sinir hücreleri acıyla bir o yana bir bu yana salınıyordu. Ancak yapmak istiyordu. Ve yapıyordu!

Dişlerini birbirine kenetlemiş, titreyen çıplak bacaklarıyla küçük küçük adımlar almaya başlamıştı. Güzel ve dolgun kalçalarının arasındaki deliği hareketleriyle zonklarken, bedeninden yükselen isyan dolu serzenişleri umursamadı.

Yes, Master!Where stories live. Discover now