Savaş Cebeci

34.1K 3K 1.2K
                                    


Lahza biteli 1.5 ay olmuş ama ben sanki senelerdir sizinle bir şey paylaşmıyormuşum gibi heyecanla atıyorum bu bölümü. Gerçekten hiç aklımda yokken öyle bir anda gelen bir hisle yazdım ve sonuç bu oldu. Umarım içinize sinerek okuduğunu bir bölüm olur. 

...



Savaş Cebeci

Zifiri karanlık eve girdiğimde anahtarımı cebime atacak oldum sonra bu akşam son kez daha doğrusu ömrümüz varsa şayet aylar sonra tekrar geleceğimi anımsayınca usulca ayakkabılığın üstüne bıraktım. Ev sessizdi. Asya'nın uyuduğuna emindim ama sanıyorum ki saatin epey geç olmasından sebep Gülfem de uyumuştu. Uyumazdı aslında. Beklerdi. Hep olduğu gibi... Beni ona karşı düşüncelerime utandırmak istercesine. Günlerce bekledi, vazgeçer sandım geçmedi. Aylar oldu. Geçer ulan dedim kendi kendime geçer. Sıkılır bir süre sonra beklemekten vazgeçer. Yine geçmedi. Gülfem ile arama ayları soktum yine geçmedi, yine geçemedi.

Adımlarım yılların getirisiyle onu tanıdığımdan mı yoksa kokusuna bağımlı oluşumla birlikte uğruna köpek olduğumdan mı bilmemekle birlikte salona doğru yöneldi. Yolun sonu yine sende bitti. Beni yine sana çıkardı Gülfem. Ben hep olduğu gibi sende son buldum.

Nerede olduğunu bilmezken bile kalbimin pusulası seni buldu. Bensiz girmediğin o yatak yine bomboşken seni bir koltuğun ucuna kıvrılı buldum. Kapının eşiğine yaslanıp izledim. Camdan sızan sokak lambasının ışığı tenine vurmuştu. Modelinden mi yoksa senin küçüklüğünden mi anlamıyorum ama üzerindeki tişörtün yakası düşmüş, omzunu açığa çıkarmıştı. Öpsem şimdi. Tam şu an, şu saniye orandan güller filizlenecekmiş gibi. Bir kadının teni böylesi kutsal olabilir miydi? Ben seni izlerken zaman şimdi donsa başka da bir şey istemezdim.

Senden uzakta geçirdiğim zaman birkaç saniyeden öte gidemedi. Ben yıllarca seni çok uzaktan sevdiğimden mi bilmiyorum ama daha fazlasına gönlüm dayanamadığından hızla adımlayarak yanında buldum kendimi. Adımlarım bile öyle aceleciydi ki sana. Geçen her bir salise kayıpmış gibi hissettirdi. Eğildim yine önünde. Ömrümde ilk kez birinin önünde eğilmekten hiç gocunmadım. Ben bir sana, bir senin uğruna diz çöktüm.

Savunmasız karşımda yatarken kirpiklerinden sonra kâküllerin takılıyor gözüme. Bana geçmişi hiç unutturmayan şey bir insana ancak bu kadar yakışabilir sanırım. Unutturmasın da zaten Gülfem. Olur da bir gün unutursam diye hep dursun orada. Ben kendimi affedemiyorken sen hiç affetme istiyorum.

...

''İnmeyecek miyiz?'' diye soruyor Nazi.

Aylar sonra döndüğüm o sokakta ben bir arabadan dahi inemeyecek kadar korkak bir adama dönüşüyorum. Gözüm dakikalardır sizin evin üstünde kalıyor ama ben bir adım bile atamıyorum. Nazi konuşmasa muhtemelen birinin beni sürükleye sürükleye çekmesi gerekti indirmek için.

''Bekle. Ben önce bizimkilere bakayım. Yoklar galiba.''

Bizimkiler değil de problem. Ben Gülfem'i görünce nasıl izah edeceğim onu bilmiyorum. Arabanın kapısını açıp bir adım attığımda korka korka takip ediyor adımlarım bir diğerini. Koskoca adamın Gülfem ama ben senin karşına geçmeye korkuyorum. Seninle karşılaşmak için delirirken karşılaşacağım diye de çok korkuyorum. Bahçe kapısını aralayıp attığım her adımda hayalin koşturuyor her yerde. Sen her yerdesin Gülfem. Benim evimde, benim bahçemde, benim kapımda,benim odamda, benim yatağımda. Öyle her yerdesin ki attığım her adımda hayaline çarpıyorum. Çarptığım yerde biraz daha savsaklıyor adımlarım. Bir kapının önüne gelip o kapıyı çalana kadar ben sende binlerce kez parçalanıyorum. Çalıp çalıp açmadıklarında da sokağa geri dönüyorum. Bir yanım rahatlıyor aslında. Bir an önce buradan gitmek istiyorum. Gitmek korkakların işiydi ya bana yakışanı yapmak istiyorum. Şu arabaya binip gitmek ve sana vereceğim acıdan kaçmak istiyorum. Sonra bunun bir çözüm yolu olmadığını bildiğimden telefonuma gidiyor elim. Biz seninle karşılaşacağız Gülfem. Bundan kaçış yok. Karşılaşacağız ve parçalanacağız.

Aşiyan (Kitap Oldu) Where stories live. Discover now