"Cam içine girdi mi?" diye sordu. "Göremiyorum."

"Sanırım hayır," dedim titrek bir nefes vererek. "Sorun değil, efendim."

Söylediğimden emin olmak ister gibi parmağımı bir süre daha izlediğinde, acının varlığını umursamaz hale gelmiştim. Çenesi omzumun hemen üstündeydi ve arada sırada, istemsizce omzuma sürtünüyordu. Yanağı, yanağımın hemen yanındaydı. Neden bu kadar yakındı? Kanayan parmağım onu neden ilgilendiriyordu ki?

En sonunda etimin içine herhangi bir camın girmediğine emin oldu ve musluğu açıp, elim elinde bir şekilde parmağımı akan suya yaklaştırdı. Kanayan parmağım suya değdiği an istemsizce yüzümü buruştursam da acının yavaş yavaş dindiğini hissediyordum. Ancak Bay Malik'in bir yandan parmağıma, bir yandan da bana baktığını bilmem daha da gerilmemi sağlıyordu. Hiç rahat değildim ve bu ilgisinin sebebini bilmeye ihtiyacım vardı. Böylesine bir yakınlığı (kurmamamız gereken yakınlığı) daha önce hiç kurmamıştık. Bana bakışlarına alışıktım ama bu ilgisine hiç alışık değildim. Alışık da olmamam gerekiyordu zaten.

"Canın acıyor mu?"

"Hayır," diye fısıldadım.

"Dudaklarını birbirine bastırıyorsun."

O söylemeden önce, bunu yaptığımın farkında bile değildim. Bu kadar dikkatli bakması... ne derecede doğruydu?

Hiçbir cevap vermemeyi seçtim. O sırada Bay Malik açık olan suyu biraz daha eğilerek kapattı ve elimi serbest bıraktı. Yavaş yavaş benden çekilen bedeniyle rahat bir nefes verdim ancak kalbimin göğsümden firar edercesine çarpıttığı darbeler nefes almamı zorlaştırıyordu.

"Yara bandının yerini biliyor musun?" diye sordu gözleriyle etrafı tararken.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım ve şapşal bir ifadeyle tıpkı Bay Malik gibi etrafa bakınmaya başladım. "Şey... Kilerde olmalı."

"Kiler?"

"Evet," dedim. "Gidip alayım."

Bay Malik söylediğim şeyi umursamadan mutfaktan ayrılıp beni yalnız bıraktığında, şaşkınlıkla araladığım dudaklarımı kapatıp terleyen avuç içlerimi eteğime sürttüm. Parmağımda akışını durdurmayan kanım bile ilgimi çekmiyordu şu an. O... benim için kilere gidip yara bandı mı alıyordu?

Kısa bir süre sonra Bay Malik tekrar mutfağa, yanıma gelmişti. Elinde bir yara bandı vardı. Kaşları çatılmış, tüm dikkatini biçimli parmakları arasında tuttuğu banda yöneltmiş, açmaya çalışıyordu.

Mahcup olmama engel olamayarak seri adımlarla yanına doğru ilerledim ve tam önünde durdum. "Ben alırdım," dedim çekingen bir sesle. "Teşekkür ederim."

Bay Malik beklemediğim bir anda kafasını kaldırıp gözlerini gözlerimle buluşturdu. Elaları o kadar beklenmedikti ki, bir an yutkunamadığımı sanmıştım. "Neden teşekkür ediyorsun?" diye sordu. Sesindeki sorgu elle tutulur cinstendi, sanki dünyanın en saçma sorusunu sormuştum ona. Yaptığı şey çok doğalmış gibi davranıyordu.

"İlgilendiğiniz için," diye mırıldandım. "Buna gerek yoktu. Ben hallederdim."

Dediklerimi dikkatle dinlemiş, daha sonra umursamamayı seçip açtığı bandı özenle parmağıma dolamıştı. Kafasını kaldırıp tekrar bana baktığında göz göze geldik. "Gidelim mi?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 28, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MaidHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin