¹³Lami Çiçeği

132 22 46
                                    

"Hey dikkat et!"

Genç kız halatla bağladığı ahşap kutuyu camdan aşağı sarkıtırken ipin kopmasını hesaplamamıştı. Zales üstüne gelen karton kutuyu yalnızca tek elini kullanarak havada yakaladı. Pencereden kendisine bakan genç kıza tek kaşını kaldırarak baktı. Mavera ellerini iki yana açtı ve omuz silkti. Sonra içeriye girip gözden kayboldu. Bir süre sonra ise başka bir kutuyla geri döndü.

Sihir dükkânında uzun süre kenarda kullanılmadan kalmış eski ve işe yaramaz eşyaları atmaya karar vermişti genç kız. Dilgan'ın özel eşyalarına ise hiç dokunmamıştı. Onun odasının kapısını kilitleyip anahtarı saklamıştı. Sihir dükkanına geri döndüğünün ertesi sabahı Dilgan için kayıp ilanı vermişti ve onu aramaları için bölgenin güvenliğinden sorumlu birliklerle görüşmüştü. Kendisine haber vereceklerini söyleseler de burada üç haftayı aşkın bir süredir bulunmasına rağmen kimse haber vermeye gelmemişti. Kendisi de tekrar gitmemişti.

Ağır kutuyu koridor boyunca sürüklerken Dilgan'ı düşünüyordu. Hep düşüncelerinde önemli bir yer kaplıyordu Dilgan. Birden ortadan kaybolması genç kızda büyük bir etki yaratmıştı. Kötü hissediyordu. Sanki Dilgan değil de kendisi kaybolmuştu. Çünkü bu gezegende gözlerini açtığında ilk Dilgan'ın gözlerini görmüştü. Burada kimsesizken o kendisini sahiplenmişti. Çok uzun vakit geçirememiş olsalar da ona değer vermesi için yeterliydi.

Dilgan'ın sapsarı saçları çocukluk arkadaşını hatırlatırdı genç kıza. Onun da saçları sarıydı. Haylaz ve parlak bir gülümsemesi vardı. Ama küçük yaşta hayata gözlerini yumduğunda genç kız için dünya çok erken kararmıştı.

En yakın arkadaşını öldürmüşlerdi.

Kutuyu arka bahçeye bakan pencerenin önüne sürükleyip bıraktı. Biraz ağır olduğundan beli tutulmuştu. Tek eliyle belini tutarak doğrulup bir iki kez kütürdetene kadar geriye doğru eğildi.

"Demiştim sana hepsini ben yaparım diye. Bak işte gördün mü belini incittin."

Aniden pencerenin kenarında beliren Zales'e kısa bir bakış attı Mavera.

"Belimi incitmedim, hâlâ turp gibiyim."

Zales tek kaşını kaldırdı." O ne demek?" Diye sordu.

"Sapasağlamım demek."

Nihayet tüm kutuları arka bahçeye indirdiklerinde Zales hepsini tekerlekli bir aracın üzerine koydu. Sonra bahçede bulunan sarmaşıklarla kaplı beyaz bahçe kapısını açtı ve aracı patika yola doğru sürdü. Yolun sağında ve solunda açık yeşil ağaçlar kuş cıvıltılarıyla Zales'e eşlik ediyorlardı. O da bir ıslık tutturmuş gidiyordu. Yolun sonunda ise bir mağara vardı. Mağaranın içinde kocaman yaşlı bir ayı uyuyordu. Sivri dişleri, kahverengi sert tüyleri ve kırmızı keskin gözleri onu ürkütücü vahşi bir hayvan yapıyordu.

Altı kollu bu dev yaratık Zales'in varlığını hissedip uyandı. Yerinden yavaşça doğrulup gerindi ve mağaranın içinden aheste aheste çıktı. Zales ona yeterince yaklaştığında yanına oturup kollarından birini aracın üstündeki kutulara doğru uzattı. Hepsini büyük bir iştahla yerken aynı zamanda keyifli mırıltılar da çıkarıyordu. Sonunda hepsini yediğinde midesinde biriken gazı havaya yeşil bir ateş yayarak saldı.

Zales ayıya "afiyet olsun" dedikten sonra geldiği yoldan geri döndü. Bahçe kapısından içeri girdiğinde kapıyı ardından kapattı. Çünkü Mavera böyle istemişti. Kapının boyu Zales'in ancak beline kadar geliyordu.

Mavera bahçedeki beyaz sandalyelerin birine oturmuş sandalye ile aynı renkte olan yuvarlak masanın üzerinde duran kurabiyelerden ve keklerden yiyerek çayını yudumluyordu.

Ruh MimarıWhere stories live. Discover now