30| inception

152 20 69
                                    

Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun^^
iyi okumalar ♡
______________

4 ay sonra...

Jimin

Yatakta dönerken kalçamda hissettiğim ağrıyla sızlanıp uyandım. Gözlerimi kırpıştırıyor ve etrafa bakıyorum. Çıplak vücudumu görünce yanaklarımı ateşlerin bastığını hissediyorum. Joon'un nerede olduğunu düşünürken mutfaktan sesler ulaşıyor kulağıma. "Bunun burada ne işi var ki?!" İsyan eden sesi gülmeme sebep oluyor. Sevgilimin kesinlikle mutfakla arası iyi değildi. Yatakta ne kadar iyi olduğunu ise ağrıyan kıçımdan anlayabiliyordum.

Yaklaşık iki aydır aynı evde kalıyorduk. Onun evine taşınmıştım. Hobi hyungumu ve Tae'yi bırakmak zor olsa da Joon çok ısrar etmişti. Zaten ben de oldukça sevinmiştim. Her ân onunla olmak cennetteymişim gibi hissettiriyordu. Gülümsedim ve altıma baksırımı geçirip banyoya girdim. Bir duşa ihtiyacım vardı.

Saçlarımı kurulurken mutfağa adımladım ve yanık kokusu burnuma ulaşınca yüzümü buruşturmadan edemedim. "Joon! Yine mi pankek?" Tezgahın önünde üstü çıplak ve yılgın bir halde duran sevgilime seslenmiş, arkasından tavaya bakmaya çalışmıştım ama sadece çalışmıştım çünkü hiçbir şey göremiyordum. "Ne demek yine Jimin? Duyan da her seferinde yakıyorum zanneder." Kıkırdadım ve bir sandalye çekip oturdum kahvaltı masasının başına. "Doğru zanneder o zaman sevgilim çünkü her seferinde yakıyorsun ama yine de vazgeçmiyorsun."

Kahveden bir yudum aldım ve Joon'un kinayeli sesini işittim. "Ne yani? Öyle kolayca vazgeçen birisi mi olsaydım?" Bana doğru döndü ve göz kırptıktan sonra tekrar önüne döndü. Tek hareketiyle kalbimi hızlandırmıştı ve ben buna asla alışamıyordum; alışmak istemiyordum.

-----------

Taehyung

"Jungkook dönemin bitmesine iki hafta kaldı ve girmemiz gereken finaller var farkındaysan."

"Yani? Ne demek istiyorsun çiçeğim?"

Derin bir nefes aldım. "Yani demem o ki; eline koluna sahip çık. Ders çalışmam lazım. Hem sen niye çalışmıyorsun?" Kaşlarımı kaldırarak sorduğum soru sırıtmasına sebep oldu. Yavaşça yaklaştı ve başparmağıyla çenemi okşadı. "Senin sevgilin yeterince çalıştı bir kere. Sen de gayet başarılısın işte. Hem resim falan çizmiyor muydun sen? Ne çalışıyorsun?" Bana olan yakınlığı yüzünden hızlanan kalbimi göz ardı ettim ve gözlerimi devirerek elini ittim. "Teorik derslerim de var benim aptal. Git artık, ders çalışmam lazım benim."

"Tamam tamam. Giderim ama sonra çok üzülürsün bak. Çağırırsın gelmem." Tek kaşımı kaldırarak konuştum. "Gelmezsin, öyle mi?" Yüzünü sevimli bir gülümseme kapladı hemen. "Tabii ki de hayır; koşa koşa gelirim ben. Yeter ki sen iste." Yanağımdan makas aldı ve el sallayarak geri geri gitmeye başladı; bizi kütüphanedeki insanlara rezil ediyordu. Elimle ensemi sardım ve gülümseyerek konuşmaya zorladım kendimi. "Git artık."

Jungkook çıktıktan sonra bir süre daha ders çalışmaya devam ettim. Esnemeye başladığımda artık işimin bittiğini anlayarak ayaklandım ve toparlanmaya başladım. Merdivenleri inerken bahçede Seokjin hyungu gördüm ve ona doğru yürümeye başladım. Bir yere odaklanmıştı ve çenesini sıkıyordu. Gözlerini takip ettim ve gördüğüm manzarayla gözlerimi devirmeden edemedim.

Yoongi hyung ve Hobi hyung bahçede el ele oturmuş konuşuyorlardı; Hobi hyung heyecanla bir şeyler anlatıyor Yoongi hyung ise çenesini eline dayamış, aşık aşık onu dinliyordu. Kilometrelerce öteden bakan bir insan, sevgilisine olan aşkını görebilirdi. Yoongi hyung beni baya şaşırtıyordu. Yaklaşık altı aydır beraberlerdi ve sadece Hobi hyungumun yanında başka bir insana dönüşüyordu; insansever oluyordu. Kendi kendime güldüm ve Seokjin hyungun yanına oturdum sessiz bir şekilde. Henüz geldiğimi fark etmemişti.

just you | sope✓Where stories live. Discover now