Kalbim bütün bu olayları kaldıramamıştı. "Gücüne maksimum efendisinin yanındayken ulaşabilir, efendim Voldemort mu?" çünkü bu gece maksimum gücüme ulaşabilmiştim. Bunu o da görmüştü ve mutluydu. "Bu sana bağlıydı ama artık evet. Bundan sonra benim yanımda olsan da bütün gücünü kullanamazsın." "Ama neden? Ölümyiyen olmak istemiyorum." "En güçlü tarafımızı zor durumda kaldığımızda görebiliriz, tahminimce bu gece seni çok zorladılar." kafamı yavaşça salladım. "Dinle Amora, hiçbir şeyi isteyerek yapmadığını biliyorum. Bu yüzden seni suçlamam." dedi ve çıkış kapısına doğru ilerledi. "Bay Diggory'yi bu gece babası teslim alacak, çok zamanın yok. Son kez konuşabilirsin." dedikten sonra kapı kapanma sesini duymuştum.

İşte o zaman hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Bir elimi Cedric'in yanağına koydum ve okşadım, buz gibiydi. "Tekrar özür dilerim." diye fısıldadım "Dediğini yapacağım, söz veriyorum." dedim ve dudaklarına uzanıp ona uzun bir öpücük verdim. Daha sonra saçlarını düzelttim ve tekrardan sarıldım. Biraz sonra kapı tekrar açılmıştı, hemen toparlandıp arkama döndüm. Gelen kişi Bay Diggory'di "Oğlum!" diye ağlayarak girmişti içeri. Ona ne diyecektim veya nasıl diyecektim bilmiyordum ama içini rahatlatmam lazımdı. "Onun yanından çekil Malfoy!" diye seslendi bana, hızla üzerime doğru yürüyordu. "Ben," haklıydı, ona layık değildim. Tek kelime daha etmeden salondan çıktım, bugün için konuşmam gereken son bir kişi daha vardı.

Büyük bir sinirle Slyhterin ortak salonuna gittim. Delikten girdim ve etrafa bakındım, işte oradaydı. Bir masada tek başına oturmuş düşünüyordu, hiç olmadığı kadar dağılmış haldeydi. Onun yanına gittim "Draco!" aniden bana döndü, korkmuş görünüyordu. Ayağa kalktı "Amora-" "Gel." dedim ve merdivenlerden çıktım. Seslerden arkamda olduğunu görebiliyordum. Aylar önce geldiğim bir odaya geldim, Mattheo'nun odası. O da girdi ve kapıyı kapatıp kilitledim. Sakin olmaya çalışıyordum "Ne zamandır biliyordun?" diye sordum. "İkinci görevden 3 hafta sonra." "Nasıl?" "Babam bir mektupla her şeyi açıkladı. Senden uzak durmamı istedi-" "Ve sende dediğini yaptım, öyle mi!" diye bağırdım.

Benden korkmuş ve bir iki adım geri atmıştı. "Babamı biliyorsun Amora-" "Hayır bilmiyorum. Çünkü benim babam değil!" tekrar sinirimin vücudumu ele geçirdiğini hissediyordum, bu iyiye işaret değildi ama duramıyordum. "Babanın kölesi olmaktan ne zaman çıkacaksın? Her dediğini yapıp kuklası gibi mi yaşacaksın!" "Gerçek kardeşim olmayabilirsin ama beraber büyüdük, babam seninde babandı-" "Değildi! Asla değildi. O buna layık olamayacak, James Potter benim babamdı. Ve hepinizden nefret ediyorum!" diye bağırdıktan sonra ayaklarım yerden kesilmişti. "Ne dediğini bilmiyorsun," "Ah, kesinlikle biliyorum." derken iyice yükselmiştim yerden.

"Hadi ama, beni seviyorsun. Bunun için kardeşin olmama gerek yok." "Gerçeği aylardır benden sakladın, onlardan birisin." ellerim kontrolüm dışında hareket ediyorlardı. Sanki görünmez bir küreye dokunuyor gibiydim ve iki elimin arasında kırmızı bir ışık oluşmuştu. "Peki sen? Bu gece mezarlıktaydın. Hiçbir şey yapmadın." "Yapamadım." "Hayır, isteseydin bütün ölümyiyenleri devirebilirdin. Fakat bencillik yaptın ve Potter'ın öleceğini düşünüp kendine yer ayarladın-" "Yalan!" diye bağırdım bir anda. İçten içe haklı olduğunu biliyordum ama kabullenemezdim. "Ne dersen de gerçeği biliyorsun. Bu gece onlardan biri oldun, artık geri dönüşü yok."

Gözlerim dolarken ona hak vermiştim. Vücudum tekrar kontrolüme girdi ve yavaşça aşağı indim. Draco sol kolunu bana uzatıp kıyafetini sıvadı "Hah!" dedim korkuyla, karanlık işareti hareket ediyordu. "S-sen, "Evet, bende onlardan biriyim. Çok yakında sende olacaksın. Geri dönüş yok Amora," "Yanılıyorsun, her zaman vardır." "Karanlık Lord'un yanındaysan yoktur. Sevgili ikizin Potter sana yardım edemez," "Sakın!" derken asamı çıkarıp ona doğrultmuştum.
"Onun hakkında tek kelime daha edersen-"

"Ne olur? Beni öldürür müsün?"

"Bilmek istemezsin," sinsice güldü, nasıl hala böyle konuşabilirdi.

"Gücünü kontrol edemiyorsun Amora, bana bulaşma," güldüm ve asamı indirdim.

"İşte böyle-" lafını bitirmesine izin vermeden ona yumruk atmıştım. Gürültüyle yere düşüp bağırmaya başlamıştı, akan kanlara bakılırsa burnu kırılmıştı.

"Asaya bile ihtiyacım yok."

Bir daha arkama bakmadan odadan çıktım ve kapıyı kırarcasına kapattım. Koşarak Gryffindor ortak salonuna gittim, ait olduğum yere. Şimdiye kadar birçok kişiye hak etmemesine rağmen haksızlık etmiştim, umarım düzeltebilirdim. İçeri girdiğimde sadece Harry ve Weasley oturuyordu. "Hey, Malfoy." dedi Harry beni görünce. Gülümsemeye çalıştım ama bu durumda imkansızdı. "İyi misin?" diye sordu ayağa kalkarken, omuz silktim "Cedric'ten daha iyi olduğum kesin, üstelik hak etmiyorken." cümlemin sonunda sesim kısılmıştı.

Hemen gelip bana sıkıca sarıldı. Bende ona sarıldım, ikizden çok abi gibi görüyordum onu. Burnumu çekerken konuştum "Draco ile kavga ettik." "Oh," dedi ve sırtımı sıvazladı. Ayrıldığımızda beni çekip yanlarına oturttu. "Anlatmak istersen?" demişti ki kafamı iki yana salladım. "Cedric'le yakın olduğunuzu biliyordum ama hoşlanıyor muydun emin değildim." yutkundum. Bir yanım ona gerçeği söylemek istese de, onlardan olduğumu düşünüp benden soğuyacağını düşünen yanım baskın geliyordu maalesef. "Mattheo'yu sevmiyorum. Tek sevdiğim kişi bu gece öldü." dedim hıçkırırken. Elini uzatıp gözyaşlarımı sildi "S-senin içinde zor olmalı." dedim. Sonuçta o da benim yaşadıklarımı yaşamıştı.

Susmayı konuşmaya tercih etmişti. "Ron," dedim kafamı çevirerek "Yani- Ron dememde sakınca yok değil mi?" bir anda bu kadar yakınlaşma iyi miydi bilmiyordum. "Ha-hayır. Yani evet diyebilirsin." "Geçen gün bana mektubu verdiğinde, Cedric sana bir şey söylemiş miydi? Herhangi bir şey." biraz düşündü "Sadece ne olursa olsun okumanı sağlamamı istedi." gözyaşlarımı tekrardan sildim çünkü sürekli akıyorlardı. "Pekala, artık uyumam gerekiyor. Size iyi geceler." dedim kalkarken. "Amora," dedi Harry de kalkarak, adımı söylemedi beni gülümsetmişti. "Konuşmak istersen biz buradayız." tekrardan sarıldım ona, bence bilmese de bazı şeyleri hissediyordu.

Daha sonra aklıma Lily'nin -yani annemin- bahsettiği battaniye gelmişti. "Harry, son bir şey." gözlerime baktı "Sana söylemek istediğim çok şey var ama henüz sırası değil. Yaz tatilinin son günü teyzenden bebeklik battaniyeni ister misin?" şaşırmış bir şekilde bana baktı. "Ne?" "Biliyorum çok karışık ama bu gece yeterince acı çektin. Sadece dediğimi yap, okula geldiğimizde ilk iş seninle konuşacağım. Daha doğrusu sen benimle konuşacaksın." bunu şuan söylemek zorundaydım çünkü yarın herkes evlerine gidecekti. "P-peki." son kez Ron'a bakıp merdivenlerden yukarı çıktım ve duvara yaslanıp onları dinledim.

"Çok garip bir kız." dedi Ron, "İsmimi bildiğini bile bilmiyorum." dediğinde kendi kendime sırıtmıştım. "Şaşırdığın şey bu mu Ron?" dedi Harry "Tabi senin teyzen ve battaniyen de var." "Bunları ben bile bilmiyorum." "Merlin Aşkına, o kızdan korkuyorum. Bence sende uzak durmalısın." ah klasik Ron! Her zamanki gibi benden korkuyordu. "Hayır, yardım etmek istediği belli. Ona güveniyorum." "Ona güvenmek için tek bir sebebin var, o da Gryffindor olması." dedi Ron, ısrarcıydı. "Bence yeterli." daha sonra sessizlik olduğunda artık konuşmayacaklarını anlayıp odama gitmiştim. Üstüme bile değiştiremeden yatağıma girip uyudum.

Unknown Enemy Where stories live. Discover now