36.BÖLÜM; "AŞKI GÖLGELEYEN ÖFKE"

44 8 116
                                    

Bir kıvılcım oluştu zihnimde. Büyüdü, büyüdü ve kalbime sıçrayarak kıskançlık tohumlarını bedenime sinsice yaydı.

Kaşlarımı çatarak açılan kapının ardında duran Azel'e ve içeriye giren Buğu'ya baktım.

Buğu içeriye girdi.

Buğu içeriye girdi?

Buğu neden Azel'in evine giriyor? Kim ki o? Ne hakla?

Azel kapıyı kapatmak üzereydi ki hızlı adımlarımla ulaştım ve kapıyı elimle ittirdim. Kapı açılırken arkasına dönmüş olan Azel anında bana döndü ve beni gördüğü an kaşları çatıldı.

Hiçbir şey söylemesine izin vermeden, "Girmeme izin vermeyecek kadar mı misafirperverlikten uzak mısın, Azel?" dedim ve kapıyı biraz daha ittirip içeriye girdim.

Arkamdan, "Mihri," diye seslendi fakat onu umursamadım. Siyah evin içi de siyah dizayn edilmişti. Ev şu an tam olarak ruh hâlimi yansıtıyordu. Buğu merdivenlerden çıkarken adımı duymasıyla duraksadı ve yavaşça bana döndü. Bana dönmesiyle afallayarak bakmaya başlaması bir oldu. Mavi gözleri beni görmeyi beklemediğini belli ediyordu.

Kendimi zorlayarak güldüm ve etrafıma bakındım. Tek tük mobilya vardı ve onlar da koyu renkti. Geniş, ferah bir evdi ama evin siyah olması insanı geriyordu. Ben de zaten yeterince gerilmiştim.

Azel, "Mihri," dedi tekrardan. Arkamdaydı ama bana doğru adım atmıyordu. Yanıma gelmek bile mi istemiyordu? Belki de burada ne işim olduğunu düşünüyordu.

Kısa bir an Azel'i düşünmeyi kesip kıstığım gözlerimle Buğu'ya baktım. "Ne işin var burada senin?"

Üzerinden şaşkınlığını yavaş yavaş atarken, "Asıl senin ne işin var? Sen de mi öldürüldün?" diye sordu. Dişlerimi sıkmadan edemedim.

"Sence ben ondan mı bahsediyorum?"

"Ya neyden bahsediyorsun?" Yüzündeki kışkırtıcı ifadeyi elimle kazımak istiyordum. Onun bu yüzündeki ifadeyi tamamen parçalamak istiyordum.

Ona doğru hızlıca yürüdüm, merdivenleri çıkarken Azel'in artık durmadığını ve peşimden geldiğini duyuyordum.

"Senin bu evde ne işin var?" diye soludum.

Tek kaşını kaldırarak bana meydan okur gibi baktı. "Sana ne ki?" dedi. "Sen onun karısı bile değilsin artık."

Öfke damarlarımda bir zehir gibi dolandı. Dudaklarım dehşetle aralanırken Azel bileğimden tutmuştu ama beni çekmiyordu.

"Nereden bilebilirsin?" dedim içten içe Azel'in söylemememiş olmasını umarak. "Evli olmadığımızı nereden çıkarıyorsun?" Kendimi kontrol edemiyordum, sesimin yükselmesini durduramıyordum.

"Mühür silinirken Azel'in yanındaydım. Senin yüzünden defalarca kez acı çekti. Sence de artık yetmez mi? O seni artık istemiyor bile!"

Kendimi daha fazla tutamadan, "Sana ne?" diye haykırdım. Çığlığım evin içinde yankılanırken nefes nefese kalmıştım.

Göğsüm acıyordu, yaralarımın acısı ağırlaşmıştı. Dişlerimi sıkıp kendime gelmeye çalıştım ama acının gittikçe çoğalmasına engel olamıyordum.

Azel bileğimden daha sıkı tutup beni kendine çevirdiğinde gözümdeki yıkılmış ifadeyi görünce gözlerindeki o kırılmaz ifade gitmiş ve yerini garip bir ifadeye bırakmıştı. Gözlerimin dolu dolu olması onu şaşırtmıştı ama neden onun söylediklerine engel olmuyordu? Neden şu lanet kadını durdurmuyordu?

KAYIP RUHLAR MAHZENİWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu