"Ya dalga geçiyorum," gözlerinin içine baktım gülerek. "Aptal, elbette senden başkasını öpmek istemiyorum." O da gülerken ellerimi yeni yapılmış saçlarının arasına kaydırdım. "Şimdi saçlarını dağıtsam mesela?"

Güldü. "Lyrika bundan pek hoşlanmaz."

Tek kaşımı kaldırıp saçlarını hızlıca karıştırdım. Kafasının arkasından çekip dudaklarımızı birleştirdim. Yakalansak kötü olurdu ama o an hiçbir şey dudaklarım üzerindeki dilinden daha önemli gelmedi.

O tek elini çeneme kaydırdı ve iki tarafından tutarak beni iyice kendine hapsetti. Elimde olmadan inlediğimde saçlarındaki ellerimi yüzüne indirdim ve yanaklarından tutup sanki mümkünmüş gibi daha da kendime çektim.

Bir adım daha ilerleyip vücutlarımızı birbirine bastırdığında aynı anda ağzımızın içine inledik. Son olarak alt. dudağımı dişlerinin arasına aldığında istemeyerek geri çekilmez zorunda kaldım. "Lütfen bırak, yoksa olmayacak, dayanamayacağım."

Nefes nefese dudaklarını anlıma bastırdı. "İnan elimde değil."

Birkaç dakika daha orada kaldığımızda yine geri adım atan ben oldum. "Artık içeri geçelim, yoksa yakalanacağız."

Üzerimden çekildiğine sırıttı. "Zaten beni dağıtın, ne olduğunu anlayacaklar ama bunu yapanın sen olduğunu anlarlar mı bilemem."

"Bazılarının aklına ilk ben geleceğim." Başımı yana yatırıp gülümsedim. "Gel saçlarını düzelteyim."

Biraz eğildiğinde ellerimi uzatıp eski haline getirmeye çalıştım, bir nebze de olsa başarmıştım ama eskisi gibi değildi. "Rüzgardan dağıldı dersin, koşarken yani- hızlı gidiyorsun ya."

Güldü. "Tamam, Risa'cığım, öyle derim." üzerime eğildi. "Sıra bende." Sağ eli çenemden yükselerek dudaklarımda durdu, başparmağını alt dudağımın çevresinde hafifçe bastırarak gezdirdi. Ben ince ince ona odaklanmışken parmağı bu sefer dudağımın üstüne geldi, doğasına uymayan bir yavaşlıkla beni deli ederken dudağımdan içeri kaydığında midemde uçuşan kelebekler yüzünden parmaklarımın ucuna çıktım.

"Piero..." adını inlediğimde parmaklarım arkamdaki mermeri kavradı. "Ne yapıyorsun?" Dedim soluk soluğa. Beni bu kadar çabuk kontrol edebilmesine inanılmaz sinirleniyordum.

Hafifçe gülümsedi, alayla. "Ruj bulaşmıştı."

Konuşmak için dudaklarımı ıslattım yavaşça, kendi kendime içimden tatlı tatlı saydırıyordum. Ben gülerken öndeki saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve rüzgarıyla birlikte kayboldu.

Arkasından görmeyeceğini bilse de gülümsedim. "Sana da bol şans, Pietro."

Balkonu terk ettikten sonra Thor'la birlikte yürümeye başladık. Sarayın arkasındaki Sakura ağaçlarının arasından geçerek gölün yanına geldik. Sol tarafa gittiğimizde orada daha önce görmediğim gür ağaçlı bir orman gördüm, muhtemelen antrenman sahasındaki ormanla birleşiyordu.

Gölün karşı çaprazına kadar yürüdüğümüzde ortaya bir patika çıktı ve oraya girdik. Patikayı takip ederek yüksek duvarlı geniş bir alana geldiğimizi düşündüm, içine doğru geldiğimizde buranın bir amfi olduğunu fark etmem çok uzun sürmemişti.

Biz ilk gelenler arasındaydık, diğer bazı savaşçılar oturma alanlarının altında olan hazırlık kısmındaydı. Thor beni arenanın ortasına çekti. "Loki sana anlatmış olmalı."

"Evet," dedim yukarı bakarak. "Bahsetti biraz."

"Üzerine böyle bir sorumluluk yüklediğim için üzgünüm." Yanıma geldi ve omuzlarıma sıktı. "Böyle olacağını bilmiyordum, önceden haberim olsa asla izin vermezdim."

Nyx • Pietro MaximoffWhere stories live. Discover now