Koca bir gülümseme yerleştirirken suratıma birşey yok dercesine salladım kafamı.

Herkes arabalardan inerken Sevde koşar adımlarla aşağıya gidiyordu.

Kapıyı açmayıp para isteyecekti.

Normalde adet böyle değildi ama ona bunu dediğimde "Ben adet koyuyorum sizin konağın kapısına her geldiklerinde para vermeden açılmayacak o kapı. Şimdi sus." diye kelimeleri ağzıma tıkıştırmış babamdan da onayı aldığı için bana nispet yapmıştı.

"Komutanım bunlar daha şimdiden kapıyı açmıyor. Geçmiş olsun size." Mete söylenme faslına geçerken Ali Kaan gülümseyerek elini cebine attığında daha parayı çıkaramadan Sarp Sevde'nin eline ikiyüzlülükleri çoktan bırakmıştı.

"Kardeşiz biz Dülger bırakta benimde elim cebime girsin."

Sevde kapıyı tereddütsüz hızla açarken herkes konak merdivenlerinden çıkmaya başlamıştı.

Büyük salonda herkes bir şekilde oturmuşken konu kız isteme fasıllarının klasiği olan hava durumundaydı. Babam belli etmese de üstündeki durgunlukla muhabbete az da olsa dahil olurken diğerleri gergindi.

"Güneş git kahveleri yap halacım." Büyük halam beni mutfağa gönderirken arkamdan gelen Sevde ve kuzenlerim çoktan dedikoduya başlamıştı.

"Güneş abla sayesinde gözümüz gönlümüz açıldı. Allah için insan mıydı onlar?" En küçük kuzenim ballandıra ballandıra anlatırken Sevde ve ben hızlıca kahveleri yapıyorduk.

"Güneş sende şu Sarp denilen askerin numarası var mı?"

Gözlerim fal taşı gibi açılırken hangi kuzenim olduğunu bile hatırlamadığım (büyük ihtimal uzaktan olan bur bir kuzenimdi.) kıza baktım. Sevde hiçbir şey belli etmiyordu. İşine devam ediyordu.

"Yok canım ya. Zaten gönlü çalıştığı yerde bir kızla dolu onun."

Bana boş bakışlar atarken ben önüme döndüm. Sevde kahveleri bitirmiş olacak ki tepsileri bir bir kızların ellerine tutuştururken bir yandan da biraz önce numara isteyen kıza baka baka konuştu.

"Damat ve arkadaşlarının kahvelerini ben ve Güneş dağıtacak başka kimsenin elinden içmeyeceklerini söylediler. Malum askerler öyle herkese gözü kapalı güvenemiyorlar."

Kızlar bir bir içeri süzülürken Sevde de son tepsiyi yapıyordu. Ben ise Ali Kaan'ın kahvesinin içine koyacaklarımı tezgaha dizmiştim.

Evet en sevdiğim kısımdı bu. Küçükken hel hayalimdi kahvenin içine hayvan gibi tuz ve karabiber koymak.

Öyle aman yok yazık falan yoktu bende içilecekti o kahve.

"Yuh Güneş insafsız mısın kızım sen? Normalde benim seni gazlamam lazımdı biraz daha koy diye."

İçine tuz ve karabiber bocaladığım kahveyi damata özel tepsiye yerleştirirken yanındaki suyun içine de sirke koymuştum biraz.

"Güneş saçmalama. Bokunu çıkartma."

Biraz kıyamıyordum şuan ama kıymayana kıyarlardı canım.

"Bir şey olmaz Sevde sus sen. Hadi bak insanlar ağaç oldu."

Sonunda içeri girdiğimizde Ali Kaanla göz göze geldim ilk. Başka kimseye de bakamadım sonra zaten. Ellerini dizine siliyordu. Gergindi.

Sevde kahveleri dağıtırken bende Ali Kaana kahvesini verdim. O kahveyi eline aldıktan sonra ben yerime oturana kadar bekledi. Herkes telefonlarına sarılmış damadın tepkisini bekliyordu.

Askeriye Sahuru || TextingWhere stories live. Discover now