Hala aklım söylediklerindeydi; yarın sabah bana göstereceği sırrım, benim bile zar zor hatırladığım anılarımı bilmesi ve bana sürekli bir şeyleri vaat etmesi. Igor Karkaroff bile bu kadar güçlü bir büyücü değildi benim gözümde.
Çok geçmeden Draco ile birçok şekerleme almış sokaklarda yürüyorduk. Mattheo artık canımı sıktığı için yarın ki quidditch maçını konuşuyorduk. "170-150 biz yeneceğiz." dedim "Rüyanda bile göremezsin, Potter'dan önce snitchi yakalayacağım." dedi Draco kendinden emin bir şekilde. Tam bu sırada sokağın bir kenarında Potter, Weasley ve Granger'ı görmüştük. Bana kalsa hiç bakmadan yürüyecektim ama Draco laf atmadan duramamıştı "Hey Granger! Övgülerinin tamamını Amora'nın toplaması nasıl bir his? Sanırım çağının en zeki cadısı sen
değilsin-" "Draco," diyerek uyardım onu fakat beni takmayarak devam etti "Oh pardon, hiç değildin zaten." dedikten sonra gülmüştü.

"Biraz çalışta ikizinin değil kendi başarılarınla övün Draco." dedi Granger hiç yüzü düşmeden, sanırıma artık Draco ve beni pekte ciddiye almıyorlardı. "Sen benim dengim değilsin." dedi Draco yüzünü buruşturarak, ardından Potter'a döndü. Bende onu taklit ettiğimde Potter'la göz göze gelmiştik ve o anda içimde bir şeylerin alevlendiğini hissetmiştim. Korkunç bir şeyler "Hey Potter, yarınki maçta kafana bludger yerken-" fakat Draco'nun sesi gitgide azalıp boğuklaşıyordu. Gözlerim kararmaya başladığında ayakta duramaz olmuştum, yardım istemek istiyordum fakat ağzımı bile açacak gücüm kalmamıştı.

Bir anda bütün sokak sessizleşti ve kafamın içinden sesler çıkmaya başladı, bir kadının çığlığını duymuştum ilk olarak, sonrasında ise büyük bir gürültü. Şimşekler çakıyor, gök gürüldüyordu. Ve bir bebeğin ağlama sesi, boğazı yırtılına kadar ağlıyor asla susumuyordu. Tüm bunlar saniyler içinde olduktan sonra gözlerim kapandı...

"Amora, gözlerini aç! Dokunma ona!" Draco'nun sesleriyle gözlerimi yavaş yavaş açmıştım. Bir el kafamı tutarken vücudum yerdeydi, çok halsiz ve ölü gibi hissediyordum. "Gözlerini açıyor! Amora." dedi Draco tekrardan, sanırım beni tutan kişi oydu. Başım deli gibi ağrırken konuşmak pek mümkün değildi, bu esnada başıma toplanan kalabalıktan bir inleme sesi daha duydum. İyice kendime gelip doğrulduğumda Draco'ya bile bakmadan inleme sesinin geldiği yöne doğruldum. Bu Potter'dı, yara izini tutuyordu ve canı baya acıyor gibi görünüyordu.

"Amora bir şey söyle." dedi Draco," Ben iyiyim, neler oldu." "Sadece bayıldın, iyi olduğundan emin misin?" "Evet evet, yorgunum biraz." dedikten sonra ayağa kalktım. Granger kalabalığı dağıtmaya çalışıyordu, Draco ise hala başımdaydı. "Ben, hemen döneceğim." dedikten sonra Potter'ın yanına gittim "İzninle Weasley." dedim Potter'ın yanındaki arkadaşına ve onun elinden tutup çekiştirdim. "Hey!" "Çeneni kapat ve benimle gel." biraz uzaklaşıp tenha bir ara sokağa soktum ikimizi de.

"Ne yapıyorsun-" "Yara izin acıyor değil mi?" kaşlarını çattı "Evet ama-" "Bir kadın çığlığı duydun mu sende?" şuan benim durumuma benzer bir tek Potter olduğu için ona sormak zorunda kalmıştım. "Sende mi duydun?" diye sorduğunda gözlerim parlamıştı "Kalabalıktan birisi miydi?" "Kesinlikle değildi." ellerimle saçlarımı geriye atıp düşünmeye başladım. "Anlatacak mısın artık!" diye çıkıştı bana "Neden bilmiyorum ama ne yaşadıysan aynısını bende yaşadım fakat ilk defa. Hiç böyle çığlıklar ve şimşekler duymamıştım, ayrıca ağlayan bir bebek-" "Bebek mi?" "Evet?" dedim sorarcasına "Ben bebek duymadım."

Umarım aklımı kaçırmıyorumdur, yoksa sonum hiç iyi olmayacaktı. "Sana söylediklerimi kimseye bahsetmeyeceksin yoksa-" "Yoksa ne! Sende ikizin gibi boş sözlerle korkutmaya mı çalışırsın?" dedikten sonra sinirle bana baktı "İşe yaramıyor." gitmek için adım attığında onun bileğinden tuttum "Tehdit etmek istemedim, sadece bu şey benim için önemli. Ve yayılmasını istemiyorum." "Ben bu sesleri sürekli duyuyorum Malfoy, bir kez duyduğunda önemli olduğunu sanmıyorum. Bir Malfoy olarak seninde abartma huyun gerçekten gelişmiş."

"Bize etiket takmayı bırakın artık!" diyerek sesimi yükseltmiştim, o da bu çıkışımı anlamdıramamış olacak ki tuhaf bir yüz ifadesiyle bana bakmıştı. "Sırf bir Malfoy olduğum için bir şeyleri abartmıyorum, ya da kötü bir insan olmuyorum. İnsanları ebeveynlerine göre yargılamak düşük insanların yapacağı bir şeydir. Seviyeni bir kez daha belli ettin Potter." dedim ve bileğini sertçe bırakıp ittim. Daha sonra arkama bakmadan sokaktan çıktım ve eski yere dönüp Draco'yu buldum.

"Harry iyi mi?" diye sordu Granger, kafamı evet anlamında salladım "Onu neden götürdüm, kim olduğunu sanıyorsun!" diye çıkışmıştı Weasley. "Arkadaşını öldürmedim tamam mı? Kafasını toplamaya ihtiyacı var. Gelir birazdan!" dedim sinirle, "Gel Draco." dedim ve yürümeye devam ettim. Peşimden gelen ikizimle beraber yeterince uzaklaştığımızda konuştu "Biliyor musun? Senin bayılacağını ilk Granger farketti ve sen düşmeden tutabildi. Potter'a bakmadı bile" kaşlarımı çattım "Bunu sen mi söylüyorsun?"

"O bulanıktan nefret ettiğimi biliyorsun ama sana yardım etti. Bu da benim için önemli bir şey." ona gülümsedim. "Granger hakkında yanlış düşüncelerin var bence." bu söylediğimi takmadan devam etti "Potter'ı neden çekiştirdin?" "Cho ile ilgili bir şey sormam gerekiyordu, hazır bulmuşken kaçırmak istemedim," "Ayıldığın ilk anda bu mu geldi aklına?" dedi, şüphelendiği belliydi. "Evet Draco, şatoya dönüyoruz. Yarın ki maç için antremanımız var bugün." onu zorla tekrar şatoya götürmüştüm.

Bugün o kadar yorulmuştum ki hiçbir yerimi hissedemiyordum. Hogsmeade gezisi, Mattheo, bayılmam, Potter, quidditch antremanı derken gerçekten ölmüştüm. Özellikle Wood quidditch maçlarına çok önem veriyordu, bu yüzden de canımız çıkana kadar antreman yapıyorduk. Potter bugün normalden kötü oynamıştı, Wood normalde yarım saat azarlayacağı yerde tek kelime bile etmemişti. Sanırım üç büyücü turnuvasından dolayı baya meşgul olduğunu biliyordu. Bence benim işim turnuvadan bile daha zordu, keşke Potter'la yer değiştirebilseydim.

Unknown Enemy Where stories live. Discover now