Lina

60 15 10
                                    

Bulutlar tüm gökyüzünü kaplamıştı. Yağmur durmadan yağıyordu. prens Moris, bir odasının tüm duvarını kitaplık yaptırmıştı. İçinde binlerce kitap vardı. Raflar kahverengi demirlerden yapılarak duvara monte edilmişti.
Moris, hızla bu odaya girerek yanan şöminenin hemen önünde duran kırmızı tek kişilik yumuşak koltuğa oturdu. Onun oturması ile içeriye hizmetli girip elindeki kahveyi uzattı. Moris kahve fincanını alarak kaşıyla yaşlı hizmetliye çık demişti. Dera'nın aşk için onun küçük olduğunu söylediğini hatırlayınca fincanı sinirle yere fırlattı. Ayağa kalkarak sağa sola burnundan soluyarak yürüyordu.
"Tüm şehrim senin gibi pislik bir kızdan kurtuldu Dera."
Kendini avutmak için Dera'nın erkekleri baştan çıkaran bir kız olduğunu, bu yüzden cezalandırıldığını söylüyordu. O sırada rafta duran bir kitaba çarptı gözü. Kitap kapağı yemyeşildi ve üzerinde inci işlemeler vardı. Moris kitabı eline alarak evirip çevirdi. Kitabın ismi yoktu. Merak edip kapağını açarak ilk sayfasını okumaya başladı.
"Prenses lina, kıvırcık uzun saçlarını geriye atarak gülümsüyordu. Bembeyaz dişleri ve dolgun dudakları oldukça dikkat çekiciydi. Vücuduna bakan gözlerini ondan alamıyordu."
Bunu okuyan Moris saçma bularak kitabı rafın içine fırlattı . Aşırı yorgun olduğundan hemen yatak odasına geçmişti.

Ertesi sabah uyandığında hava güneşliydi. Kuşlar sevinçle uçuşuyor, dallarda adeta dans ediyorlardı. Moris, Çamurlu çizmelerini çıkararak hizmetliyi çağırdı. Yeni siyah çizmelerini ayağına geçirip yanına 10 askerini alarak ormana at gezisine çıkmaya karar vermişti. Atlarla şehrin pazarından geçerken o an küçük tezgahların birinde durmuş ekmek satan kız gözüne çarptı. Moris hemen atını durdurmuştu. Kızı işaret ederek;

 "hemen saraya götürün ve ben döndüğümde odama getirin."

diyen Moris atını hızla ormana sürdü. Hava kararmaya başladığında sarayda bekleyen kız ne yapacağını bilmiyordu. Kızların olduğu odaya konulmuş bekletiliyordu. Üzerindeki bileğine kadar olan siyah elbise oldukça eskimişti. Yırtmacı bembeyaz bacaklarını arada ortaya çıkarıyordu. Moris saraya döndüğünde kızı hemen alarak odasına getirdiler. Moris'in kalbi güm güm atıyordu. Kıza yaklaşarak onu yakından süzmeye başladı. Kız ise prensin karşısında olduğundan tir tir titriyor, başını yerden asla kaldırmıyordu. Moris, kızın çenesini tutarak kafasını kaldırıp gözlerinin içine baktı.
"Adın ne senin"
"Prensimiz ismim Lina"
Prens hemen kızı bırakarak geri çekilmişti. Onu pazarda ilk gördüğünde kitapta okuduğu lina'nın aynısı olduğunu bildiği için kızı saraya aldırmış, merak etmişti. Kıvırcık uzun saçlı, dolgun dudaklı, iri göğüslü ve beyaz tenli Lina kitapta tasvir edilenin birebir aynısıydı. Prens Moris, kendine engel olamıyor, gözlerini Lina'nın muhteşem Vücudundan alamıyordu.

Masal Prensesi LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin