Soruma karşılık elinde tuttuğu kitabın kapağını bana çevirdi. "Biri kütüphaneye bağışlamak istemiş sanırım. Sabah gelince kapıda buldum." Diyerek son zamanlarda en çok gördüğüm kitabı gösterdi.

Yorgunluğun yerini gerginlik alan vücudumu yaslandığım kitaplıktan doğrultup "Seç ve Yaşa." Dedim titrek sesimle. Başıyla onaylarken etrafına birkaç kez bakıp "Hangi kategoriye koymam gerektiğini seçemedim." Diye mırıldandı. Daha çok kendiyle konuşuyormuş gibiydi. Bu kitap sadece belki basarız diye yayınevi yetkililerine gönderilmemiş miydi?

Sessiz kaldığımda bakışlarım düşünürken salladığı kitapta kalmıştı. Bu kitap herhangi bir kitaptan daha önemli değildi fakat hislerim bunu kabul etmekte zorlanıyordu. Araya hafta sonu girdiği için işyeri kapalıydı ve Beyza'yı görememiştim fakat aramıştım. Telefonumu açmadığında paniklesem de Poyraz'la konuştuğumda iyi olduğunu, telefonunu çaldırdığını öğrenmiştim. Acil bir durum olursa diye Poyraz Bey'e haber vermişti. Muhtemelen numarasını tekrar almıştı fakat iyi olduğunu öğrendiğimden bir daha arama ihtiyacı duymamıştım. Ayrıca normal zamanda çok da birbirimizden haberdar olmadığımız Beyza'nın üstüne sırf bu kitap yüzünden biraz daha düşersem bana karşı uzaklaştırma kararı çıkartmak isteyebilirdi. Bu tavırlarımı kitaptan daha ürkütücü buluyordu ve haklıydı.

Yüzümün önünde parmak şıklattığında gözlerimi kırpıştırarak kendime geldim. "Sence nereye koymalıyım, diyorum. İyi misin? Dalgın görünüyorsun."

"Kitabı okuyan oldu mu bugün?" diye sorduğumda neden sorduğumu anlayamadığı için kaşlarını kaldırsa da insanları sorgulamayı bırakmış olsa gerek boş verip cevapladı. "Hayır, raflara koymadan önce incelemek istedim. Bazen eşek şakası yapanlar da oluyor, burası kapatılsın istemem."

Bu cevaba rahatlasam da terapi almaya başlamam gerektiğini anladığım için rahatlığım uzun sürmedi. Belki de kitabı okuyup başkarakterin yaşadıklarını yaşamayarak bir sorun olmadığı kendi kendime kanıtlamalıydım ama yaşamayacak olduğuma emin olmadığım için hala cesaret edemiyordum.

"Sen okudun yani?" dediğimde başıyla onaylayıp kitabı kaldırdığı elini indirdi ve kapağının gözlerimin önünde durmaya devam etmediğine sevindim. "Ben de biraz biliyorum. Hikâyelerle ilerliyormuş sanırım. Senin hikâyen nasıl gidiyor?"

Boşta olan elini ensesine götürdükten sonra mahcup bir şekilde güldü. "Kitapla hayatım arasında tatlı bir tesadüf yaşadığım için güzel gidiyor."

Stresten dilimi çiğnemeye başlarken biraz daha açması için kaşlarımı kaldırdım ama başını onaylamaz bir şekilde sallayıp elini ensesinden çekti. "Boş ver. İlgi çekici bir kitaba benziyor yani. O yüzden raflara koyacağım ki okumak isteyen okusun."

Dilime eziyet etmeyi bırakıp "Günde buraya kaç insan kitap okumak için geliyordur sence?" diye sorduğumda gülmeye başladı. "Sen rakip kütüphaneden falan mısın? Ne bu sorgu sual?"

Ben de güldükten sonra kendi kendime başımı onaylamaz bir şekilde salladım. Bu kitabı burada da görmemin tek önemi Poyraz Bey'e bildirmek olmalıydı. "Kusura bakma. Kitap biraz ürkütücü geldi bana, o yüzden. Neyse..."dedikten sonra elimi uzattım. "Ben Defne."

Uzattığım elimi tuttuktan sonra "Ben de Özgür." deyip elimi bırakmadan hafifçe eğildi ve sır verirmiş gibi kısık sesle eklese de gözleri alaylıydı. "Korku, yazarların okuyucuyu kitapta tutmaya devam etmek için kullandığı en önemli hislerden biridir."

Bu gerçeğin bilincindeydim ama yine de bir şeyler bana garip geliyordu. Başımla onayladığımda gülümseyerek kitabıma baktı. "Hadi sana bir poşet bulalım."

--

Apartmanın önünde Poyraz Bey'in arabasını gördüğümde sokağa çıkan adımlarım yavaşladı ve arabaya doğru döndüm. Açmış olduğum şemsiyeyi kapattım. Kapatmamla küçülmüş olan şemsiyeyi çantama koydum. Camı indirdiğinde arabaya yaklaşıp Poyraz Bey'in yüzünü görebilmek amacıyla eğildim. "Günaydın." Dediğimde üzgün bakışları yüzümü inceledi.

SEÇ VE YAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin