Seokjin hyung ve Jieun noona Merkez'in kapısından ayrılarak bize doğru geliyordu, Kim Taehyung'un elleri boynum ve çenem arasına yerleşti. "İyi olduğuna emin misin? Doktor ne dedi?" Ona nasıl anlatacağımı bilmiyordum, "Sonra konuşalım mı?" diyebildim sadece, beni onayladı. "Merhaba." dedi Seokjin hyung yanımıza geldiğinde, Kim Taehyung tüm odak noktasını onlara çevirdi. Jieun noona ile tanıştı, onlara nasıl olduklarını sordu. "Jeongguk eve gideceğiz, geliyor musun?" Seokjin hyung sorduğunda gözlerim Kim Taehyung'un üzerine kaydı, o da bana bakıyordu. "Ben Jeongguk ile yemek yeriz diye düşünmüştüm." dedi Kim Taehyung, onunla gideceğimi söyledim, arka koltuktaki çantamı alarak Kim Taehyung'un arabasına ilerledim.

Ön koltuğa oturmadan önce çantamı bu kez onun arabasının arka koltuğuna koydum. Emniyet kemerini takarken o da sürücü koltuğuna yerleşti ve kendi kemerini taktı. Müzik çalara uzanarak çalıştırdı. "Nereye gideceğiz?" diye sordum, "Her zaman gittiğim bir yer var. Güzel yemekleri ve ev yapımı içkileri var. Seversin diye düşündüm." dedi, güzel olabilirdi, biraz içmek bana da iyi gelirdi. Camı araladım, bakışlarımı yanımızda akıp giden yola çevirdim. Birkaç ay önce onun yanında iyi hissedeceğimi, aynı arabanın içinde olmanın bile bana huzur vereceğini söyleseydi insanlar, nasıl tepki verirdim, onu bile unutmuştum. Sessizliğimin onun üzerindeki etkisini bilmiyordum. Ona bakmak istiyor lakin yapamıyordum. Kendi hislerimi kabul edişim benim için kolay bir adım değildi.

Yağmurun ilk damlaları arabanın ön camına vurmaya başladı, Taehyung sessizdi ve nasıl devam edeceğimizi bilmiyordum. Bu sessizlik bizi nereye götürecekti? "Jeongguk." diye seslendi, bakışlarımı ona çevirdim. "Konuşmak istemediğini biliyorum ama Bay Son kötü bir şey mi dedi?" Konuşmak istemediğimi düşündüğü için mi susuyordu bu ana kadar? "Bir hastalığım yokmuş, sağlıklı biriymişim." dedim, sözlerimin altındaki anlamı anlar mıydı, emin olamıyordum. Bana baktı kısa bir süre, Han Nehri'nin kenarındaki ev yemekleri yapan lokantalardan birinin önünde durdu. Emniyet kemerimi açarak indim aşağıya, o da benimle birlikte indi arabadan. Küçük tenteli bir lokantaya ilerledik. İçeride birkaç kişi vardı, çalışanlar siyah tişört giyerek kendilerini belli ediyordu.

Kim Taehyung beni yönlendirmek için elini belime koyduğunda dokunuşu karşısında bir an hareket edemedim, gözlerimi ona çevirmekten, rahatsız olduğumu düşünmekten korktum. Cam kenarında, Han Nehri'ni net gören bir masaya oturduk karşılıklı. "Buranın verdiği sıcak havayı seviyorum." dedi gülümseyerek, ona diyeceklerimi içimde yutmak zorunda kalmaktan hoşlanmamıştım. Siyah saçlarının dağınıklığını, kahverengi kazağını sevdiğimi, tenine değen zincirin ona yakıştığını, bir kedi patisi ucu olan kolye takıyor olmasının tatlı olduğunu ve ondan hoşlanıyor olduğumu. Hepsini yutuyordum, kelimeler boğazımda takılı kalıyor, asla ileri gitmiyordu. "Çok güzel bir yer." dedim aklımda dolananların aksine. "Ne yemek istersin? Basit şeyler mi söyleyelim?" Ona uydum; bulgogi, tteokboki, kimchi ve pilav söylerken sessiz kaldım. Kendi yemeklerinin baharatının az olmasını rica etti, benim isteklerimin yanına turp turşusu ve bir şişe soju istedi. Onun hakkında öğrendiğim yeni bilgiyi de ekledim, baharatlı yemekler yiyemiyordu.

"Abim Minseok'un evlatlık işlerimlerini bu hafta içi tamamlıyor, sanırım haftaya artık bizimle olur."

Bizden tamamen uzak bir konuyu açtığında gülümsemeden edemedim, "Kim Namjoon'un ona iyi bakacağına eminim." dedim, birkaç ay önce öğrenmiş olsam aynı tepkiyi mi verirdim, bilmiyordum. "Ben de öyle, abim çocukları çok sever. Onun eğitimi için ilgili olacağına, ona iyi sevgi vereceğini de biliyorum." Yemekler gelmeye başladı, onunkileri ayrı tabaklarda getirmişlerdi karıştırmamak için. "Hyung." Ona seslendiğimde bakışları beni buldu, bu konuşmadan kaçamayacağım için bir an önce olsun istiyordum. "Bay Son, kızgınlığa girmemiş olmamın tamamen psikolojik bir süreç olduğunu söyledi. Kendimi kabul etmemem, cinsel dürtülerimi ortaya çıkaracak yakınlaşmalarda olmamam, kendimi geri çekmemden dolayı olabilirmiş. Sanırım haklı." diyebildim, beni gözlerimin içine bakarak dikkatli bir şekilde dinledi. "Tahminlerim bu yöndeydi, bunu benden değil de uzman birinden duy istedim." Bana dile getirmemiş olmasının tek sebebi, çekiniyor olması mıydı?

Yemeklerimizi sessiz yemeye devam ederken bana soju doldurdu, "Jeongguk, güzel göründüğünü söylemeden edemeyeceğim." dedi, ona gülümsedim. Son günlerde onun yanında gülümsemeden duramıyordum. "Sen de güzel görünüyorsun." dedim, bu kez içimde tutmak istememiştim. "Senin yanına gelmek istediğimde pek dikkat etmedim, öylesine giyindim." Başımı geriye atarak gülmemi durduramadım, "Hyung, bu halinle bile güzel görünüyorsun." dedim, uzandı ve çenemi okşadı. Dokunuşları üzerimde etki bırakıyordu, o an kasılıyor, hiç hareket edemiyordum. Tüm uzuvlarım onun dokunuşuyla donuyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. "Teşekkür ederim, senin beğeniyor olman benim için önemli." Elini çenemden çekti, yemeğine devam etti. Ben de sessizliğe bürünmüş, onun dokunuşlarının üzerimde bıraktığı etkisini ölçüyordum.

"Bir kitap yazmak istiyorum."

Kim Taehyung konuştuğunda ona çevirdim bakışlarımı, "Çizimlerin bir kısmı hazır. Diyaloglar üzerinde tam düşünmedim, konu gidip geliyor." dedi, bana neden bu konuyu açtığını bilmiyordum. "Konuyu belirlemeden mi çizdin?" diye sordum, beni onayladı. "Tuhaf biliyorum ama öyle oldu, çünkü... Seni çizdim. Kedi halini, insan halini. Her halini çizdim. Onları bir hikayeye bağlamak istiyorum ama bana izin verir misin, bilmiyorum." Onları görmek istiyordum, Kim Taehyung'un gözünde nasıl biriydim? "Onları görebilir miyim?" diye sordum, "Elbette, evime olan ziyaretimde sana gösteririm." Ona izin vereceğimi söyledim, konusunun beni rahatsız etmeyeceğini dile getirdi. "Konularını seviyorum, üzgünüm seni yargıladığım için. Haklıydın, ben kendi türüm ve benliğim hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Kabul edemiyorum. Sorumlu sen değildin, bendim." Ondan özür dilemek benim için sorun değildi, hatalı olduğumu düşündüğüm bir konuydu. Kim Taehyung bir şey söylemek için dudaklarını araladığı sırada iki liseli kız ellerinde mangalarla geldiler yanımıza, imzalatmak istediklerini söylediler. Taehyung onları gülümseyerek karşıladı, imzaları atarken onlarla sohbet etti, okulun nasıl gittiğini sordu.

Kalbinin güzelliğine şahit olmak beni yaralıyordu, onu uzun zaman boyunca yargılamış olduğuma inanamıyordum. Kızlar yanımızdan uzaklaştı, gülüşerek kendi masalarına ilerlediler. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu bana, onu düşünüyordum. Son zamanlarda düşüncelerim tamamen onunla dolu oluyordu. "Seni düşünüyorum." dedim, dürüst olmaya karar vermek zor olsa da yapmıştım, ona içimden geçenleri dile getirmiştim. "Ah, bunu duymak güzel çünkü ben de seni düşünmekten başka bir şey yapamıyorum." dedi, bana olan hislerini duymak mutlu ediyordu. "Güzel." dedim, "İkimiz de birbirimizi düşünmeyi seviyoruz." diye devam ettiğimde güldü, masanın üzerindeki elimi tuttu. "Bugün sona erdiğinde ve seni evine bırakırken..." dedi, baş parmağı avuç içimi aralayarak okşadı orayı. Mayışmış hissediyordum, kedi olmak, onun tarafından sevilmek istiyordum.

"Seni öpmeme izin verir misin?"

-

merhabalar,
taehyung'un jungkook için manga çizimleri;





boy in the bubble' taekookWhere stories live. Discover now