39. Bölüm ☁ Pişmanlık

Start from the beginning
                                    

''İşletme,'' dedim hafifçe gülerek. Hafifçe kekelemiş olmamı gülüşümle kapatmaya çalışmıştım. Yüzümde takınabileceğim en şirin ifade vardı.

''Güzel,'' dedi ve devam etti. ''Ailenle mi yaşıyordun?''

''Yurtta kalıyordum. Ama okul ihtiyaçlarımı karşılamak için yani... zaten sadece yirmi günlük bir iş. Bende vizelerim başlamadan aradan çıkarayım dedim,'' dediğimde kafasını salladı. İkna olmaya başlamış olmalıydı.

''Ailen nerede?'' dediğinde hızlıca düşünmeye başladım.

''Şey...'' dediğimde kendimi acındırmak için bir sürü yalan bulmaya çalışıyordum ve bu kelime zaman kazanmak için birebirdi. ''Babam iki yıl önce öldü,'' dedim bakışlarımı kaçırarak. Her ne kadar görüşmüyor olsak bile bunun düşüncesi çok kötüydü. Yanımda olmasa da bir babamın olması güzel hissettiriyordu. Her ne kadar o bir kızı olduğunu yavaş yavaş unutuyor olsa da. ''Annemde büyük dayımın evinde kalıyor. Bir tane kardeşim var. Lösemi. Hastanede yatıyor. Annemde dayıma yük olmamak için hemde kardeşimin yanında olmak için kardeşimin yattığı hastanede temizlikle falan ilgileniyor. Aslında bana onlar para gönderiyordu ama bu aralar kardeşimin hastalığı kritik bir noktaya geldi. Para sıkıntısı yaşasınlar istemedim. Bende onlardan istemek istemediğim için yirmi günlük çalışayım dedim. Hem kısa bir süre hem de benim için iyi bir para,'' dediğimde başını salladı.

''Dramatik bir hayatın var,'' dedi dudakları düz bir çizgi haline gelirken. Allah'a şükürler olsun ki böyle bir hayatım yoktu. Ama 'üzgünüm,' bile dememişti.

''Evet,'' diye mırıldandım gözlerimi yere eğerken. ''İleride iyi bir işletmeci olabilirsem annemi ve kardeşimi çok daha güzel yaşatacağım,'' dediğimde elini yavaşça yanağına götürdü ve sakallarını sıvazladı.

Ben bir şey demesini beklemiştim ama hiçbir şey demeden yaslandığı tezgahtan ayrıldı ve ceketini düzeltip kapıya doğru ilerledi. Son bir kere bana baktığında artık bu bakışlara maruz kalmak istemediğime emindim. Kapıdan çıktığında derin bir nefes verdim.

İki tabak daha alıp tekrar kapıdan çıktım. Yaklaşık on dakika sonra masa düzenini halletmeyi başarmıştım. Tekrar mutfağa gidip İpek içinde tepsiye kahvaltı hazırlamaya başlamıştım.

Levent'in merdivenlerden indiğini görmemle porselen demliği kapıp mutfaktan çıktım. Onun sandalyesine oturmasıyla bardağına çay doldurmaya başladım. O ağzına bir parça sosis atarken Yiğit'in gözleri hala benim üzerimdeydi. Levent ağzındakini bitirmeden bana döndü.

''Yukarıya da kahvaltı çıkardın mı?'' dediğinde ağzı dolu olduğu için sesi biraz boğuk çıkmıştı.

''Tepsiyi hazırladım. Hemen çıkaracağım,'' dediğimde hiçbir şey demeden ağzına bir parça daha sosis attı. Bu sefer Yiğit'in tarafına geçip ona çay doldurmaya başladım. Ben gitmeden konuşmayacaklardı. O yüzden belki bir şeyler duyarım diye bilerek hafifçe masaya çay döktüm. ''Pardon ben hemen silerim,'' dedim ve mutfağa doğru hızlı adımlarla ilerledim.

Konuşmaya başlamışlardı.

Elime kağıt havluyu alıp tekrar masaya yaklaştım. Benim varlığım konuşmalarını bölmelerine sebep olmamıştı. Ben kendimi biraz ağırdan alırken onların yüzlerine bakmamaya çalışıyordum.

''Cem Bey'i bu gün buraya çağır. Onunla ihale için bir ön görüşmede bulunmak istiyorum,'' dediğinde Yiğit kafasıyla onaylamıştı.

Hızla yanlarından uzaklaştım ve elime tepsiyi alıp merdivenleri çıkmaya başladım. Yiğit'in şüpheci bakışları ben merdivenlerin son basamağına gelene kadar inatla üzerimde durmuştu resmen. Kendimi İpek'in odasına atar atmaz derin bir nefes vermiştim.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now