Ölüm Sessizliği...

28 2 0
                                    

Önümde ki büyük kapı açıldığında derin bir nefes alarak içeri girdim. Siyah mobilyalarla dekor edilmiş taht odası korkutucu görünüyordu.

Tam orda da yüksek tahtın üzerinde oturan malfoy tepeden bakışlarla yüzüme bakıyordu.

-beni çağırmışsınız? Dedim sesimi olabildiğince düz tutmaya çalışarak.
-evet geç şöyle dedi. Önünü göstererek. Kapının önünden ilerleyerek tahtın tam karşısında durdum.
-artık beklemekten sıkıldım. O yüzden işleri hızlandırmaya karar verdim. Seninle görev paylaşımı yapıcaz ejder kralicesi. Senin görev yerin maden olacak.
-peki ya senin?
-aaa benim gödevim sensin. Dedi sırıtarak sonra devam etti.
-yarın madenlere gidiçeğiz ve bu iş yarın şafakta başlayacak gün batımında son bulacak. Yarın gece hak ettiğim yerde uyuyaçağım. Dedi.

İrice açtığım gözlerle onu izlerken ona korkuyla bakıyordum. İstemsizce kalp atışlarım hızlanmış fazla heycanlanmıştım.
-onlar uyurken mi saldırıcaksın? Diye sordum.
-saldırıcaz. Gün doğumundan önce madende yerini alıcaksın ve onlar saldırıyı farkedip de madene gelene kadar çoktan askerlerinin çoğu ölmüş olacak. Ve karşımıza dikildiklerinde katliamın başlarından birinin en güvendikleri kişi yani sen olduğunu görücekler. dedi iğrenç bir kahkahayla.
-oğlum? O nerede? Dedim annanın da ortalarda olmadığını idrak ederek.
-ahh küçük baş belası annayla birlikte küçük bir seyahate çıktı. Nede olsa böyle bir savaşta küçük bir çocuğun işi olmaz değil mi? İş bittiğinde ona kavuşursun artık. Dedi yine sırıtarak.

Bir bakıma beni mecvur bırakıyordu psikopat adam. Yumruk yaptığım elimi tüm gücümle sıkarak sakinleşmeye çalıştım.
-pekalla izninle odama gidebilirmiyim artık. dedim.
Başını salladığında hızla arkama dönerek beni getiren hizmetçiyle birlikte tekrar odama çıktım. Bu sırada minor geri dönmüştü.

Odada tek kaldığımda minorun yanına koşarak bana getirdiği mektubu elime aldım. Üzerinde alexin mühürü vardı.
Zarfı hızla yırtarak açtım ve mektubu okumaya başladım.

Mektup bittiğinde ise derin bir nefes vererek elimde bir ateş oluşturdum ve mektupla zarfı yaktım. Geride ip ucu bırakamazdım.

Alex herkesin son derece herşey yolundaymış gibi davarandığını ama gidişim üzerine kimsenin eskisi gibi neşeli olmadığını yazmıştı mektupta. O ve lia simurklarla birlikte savaşa gizlice hazırlanıyorlardı. Dragenin ise aşırı hissiz davrandığını yazmıştı alex.

Bunları takmamaya çalışarak olanları minora anlattım. Yarın savaş olacaktı yani. Minorun tekrardan yolculuğa çıkıp alexi uyarması gerekiyordu. Ayrıca yarın şafakta madenin arkasında alexle buluşmak zorundaydım. Minor bunları iletmek üzere tekrar gitti. Ve ben yine yanlız kaldım odada.

Aklım sürekli zemheriye gidiyordu. Malfoy onları nereye göndermiş olabilirdi ki? Bu büyük bir muhammaydı.

Ben düşüncelere dalmışken kapının çaldığını duymadım bile. Beni birkaç saat önce çağıran hizmetçi kadın gelmişti yine. Yüzünde tarifini yapamayacağım bir ifade vardı. Cekingen ve tedirgindi.

-sorun mu var? Dedim tek kaşımı çatarak.
-allah aşkına beni burda görmedin. Diyen kadın avcunda sımsıkı tuttuğu kağıt parçasını bana fırlatarak hızla odadan çıktı ve gitti. Bense şaşkınca ayaklarımın dibine düşen kağıdı aldım. Ve okumaya başladım.

(müzikle okumanızı tavsiye ederim.)

Sevgili cemre
Sen her ne kadar malfoyun yanındayım. Oğlum için diğerlerinden çoktan vazgeçtim demiş olsanda ben senin hala iyi biri olduğuna inanıyorum. Haklıydın sen bir annesin ve önce oğlunu düşünmelisin. Bizim kendimizi düşünmemiz senin gözünde bencillik belkide. Ama anla sen bizim tek umudumuzsun. Öyleydin yani. Malfoyun yanına geçene kadar.
Sana kendi hikayemi anlattım ben. Yaralarımı en büyük pişmanlığımı döktüm önüne. Bunca olan şey benim yüzümdeyken o insanlar seni onlara anlattığımda senin umuduna tutunup beni affetti. Şimdi kuçağımda uyuyan ve bu bir kaç ayda kendi oğlum kadar çok sevdiğim zemheri onu senden kaçıranlar olduğumuzu bildiği halde bile bana hiç sorun çıkarmadı. Ben herşeyi berbat ettiğim halde karşıma geçen herkes bana son derece şefkat gösterdi. Her ne kadar yüzünde soğuk bir maskeyle baksanda bana senininde yüreğindeki şevkati gördüm ben. Yaptıklarımı telafi edemem belki. Günahlarımın bir affı varmıdır bilemem. Ama en başında sana oğlunu koruyacağıma dail söz vermiştim. Oğlun güvende olursa bize yardım edebilirmisin? demiştim. Kendim yardım istediğimden değil. Yaptığım hataların bir telafisi olsun hayatlarını çaldığım insanların bir hayatı olsun istediğimden. Bu mektup sana ne zaman ulaşır emin değilim. Ama...
Sözün kısası hepsini toparlamam gerekirse dün gece öğrendim ki malfoy iki gün sonra saldırı yapıcakmış. Ve zemheriyle beni senden uzaklaştıracakmış. Çünkü anca böyle seni kontrol edebilir. Ancak ben bana yaptığı şeyi sana yapmasına izin veremem. Belki ölüme gidiş benimki. Ama yıllar sonra ilk kez gün ışığına cıkarken ilk kez bir fırsat geçmişken elime bunu geri tepemem. Bu gece gizlice mutfağa çıkıp uyku ilacı hazırlıycam ve yanımdaki korumalara içiricem. Oğlunu kendi ellerimle babasına teslim edicem. Sende onu öldür olur mu? Ha bide olurda başaramazsam sakın benim için üzülme. Çünkü ben elime bulaşmış bir dünya kara lekenin üzerine bir damla ak leke damlattığım için huzurlu olacağım.
Sanırım fazla duygusallaştım. Ama eminim ki benim yaşam hakkım yok bundan sonra. Oğlunu boraktıktan sonra malfoy beni öldürecek. Orda kalamam çünkü bu bir felaket olur. Unutma ben bir ayaklı bombayım. Malfoy ne derse yapmak zorundayım. Belkide bu yüzden bu kadar duygusallaştım.
Teşekkür ederim cemre. Bana ilham olduğun için. Cesaret olduğun için. Bana bir anne yavrusunu nasıl sever gösterdiğin için. En önemliside yıllar sonra ilk kez bana kim olduğumu hatırlattığın ve beni o karanlıktan çıkardığın için.
Asla yolundan dönme. Ve unutma senin yolun ateş ve suyun ortasında sonu ailene giden bir kahraman yolu.
Elveda.
Anna...
3 yıl sonra ilk kez adımın yanına soy adımı ekleme cesareti göstericem sanırım. Bunun içinde teşekkür ederim.

Anna Karina

Yutkunduğumda tükürüğüm boğazıma takılarak zorla ilerlerken gözlerimden usul usul yaşlar akmaya başlamıştı bile. Anna ölüme gidiyordu. Hemde sırf ben yüzümden. Bunun bir dönüşü bir affı olamazdı malfoyun gözünde. Bedenim buz tutmuştu sanki tüylerim diken dikendi. Nefes almakta dail zorlandığımı hissediyordum. Ne zaman annanın ölüm haberi gelicekti. Buna dayanabilirmiydim. Olasılık görüsünde annayı öldüren benim yansımamken canımın bu kadar yandıpını hatırlamıyorudm.
Peki anna için bu derce üzülürken içten içe başarmasını dilemek bencillik miydi?

Kendimi berbat hissediyordum.

-Ahhhhhhh!
Tüm kalede yankılanan gür bir kükremeyle adeta yerimde sıçradım. Ses malfoya aitti ve fazlaca sinirli geliyordu. Koşarak odanın minik penceresinden aşağıya baktım. Bir dünya adam sıra olmuş karşılarında adeta kükreyen malfoya bakıyolardı. Adamlardan biri biraz gerilerinde ki at arabasına yaklaşarak içinden elleri kolları bağlı bir kadın indirdi. Annaydı bu...

Annayı malfoyun önüne fırlatan adam tekrar yerine geçerken titremeye başladım. Olamazdı. Hayır!

Hızla arkama dönerek kapıyı yumruklamaya başladım.
-hey açın şu kapıyı. Ne olur. Dedim sesim titrerken.
-açın dedim!!! Herkes bağcede olmalıydı. Ellerim titrerken en baştan beri yapmaya çekindiğim şeyi yaparak kilidi ateşle açtım. Gıcırtıyla açılan kapıyı ittiğimde sertçe arkada ki duvara vurdu ve bir gürültü sardı etrafı. Merdivenleri üçer beşer atlayarak taş kuleden normal ana solona indim önce. Sonra koşarak dışarı çıktım. Bu sırada elinde ki kılıçı havaya kaldırmış indirmek üzereydi malfoy.

-dur!!! Diye bağırdım tüm gücümle.
Ve onlara doğru koşmaya başladım. Malfoyun karşısında caresice ağlayan annanın bakışları beni bulduğunda yüzüne burukça bir gülümseme oturdu. Annayla aramda cm'ler kalmış olsada Malfoy kılıçını annanın kalbine geçirdi. Ama sanki benim kalbime geçmişti o kılıç.

Anna 'nın başını hızla tuttuğumda onunla birlikte bende yere çöktüm. O aynı olasılıkta ki gibi Dizlerimde ölmüştü. Sanırım bu kaderimizdi. Kadere karşı gelemezdin.

Malfoy dizlerimdeki annanın cansız bedenini tekmeleyerek benden uzaklaştırdıktan sonra kolumdan sıkıca tutarak ayağa kaldırdı. Ona kızamıyor cevap veremiyordum. Sadece titriyordum.

-bana bak. Bu iş çok uzadı. Sana zaten en başından beri güvenmemiştim. Ama canımı iyice sıkmaya başladın. Sahte müttefik oyununu bir kenara at şimdi. Beni iyi dinle. Dedi kolumu daha da çok sıkarken sinirle soluyordu. Ve iğrenç nefesi yüzüme vuruyordu.
-oğlun zindanlarımdan birinde. Eğer benim canımı sıkacak bişey yaparsan kafasını kopartırım o küçük canavarın. Duydun mu? Dedi dişlerini sıkarak.

Ağlayarak başımı salladım. Canım acıyordu, kolum acıyordu, ama en çok yüreğim acıyordu.

-duydun mu? Dedi bastırarak.
Gözyaşlarımdan önümü göremezken bir kez daha başımı salladım. Başka ne yapabilirdim ki? Kolumu hızla savurarak adamlarından birine döndü.
-odasına kilitleyin. Yarın şafağa kadar kimseyle görüşmeyecek. Şafakta da onu odasından sadece ben çıkarıcam. Onunla konuşan olursa annanın kaderini yaşar. Şimdi hepiniz toz olun önümden. Diğe bağırdı.

Adamlarından biri beni odama götürmek üzere yanıma geldiğünde önce bakışları maşfoyun biraz önce tuttuğu koluma kaydı. Şimdiden mosmordu kolum. Sonra acıyan bir ifadeyle yüzüme baktı ve nazikce, dokunmaya korkarcasına bileğimden tutarak odama doğru yönlendirdi.

kayıp Ruhlar 2Where stories live. Discover now