"Atış yapmak için kimden izin aldın?" dedi Afşin sinirle. Saatler önce onu sol ayağından vurmama rağmen şimdi buradaydı ve sinirden köpürüyordu. Sen de omzundan vuruldun, Tan. Bunun gibi premseslik yapmadın. Ahves Karazahir'in çaprazında oturuyordu ve onun yanında da yine saatler önce birlikte odaya aniden girdiği kumral adam vardı. Ahves'in zehirli yeşilleri doğrudan benim üzerimdeydi, gözlerinden ne düşündüğünü anlamak zordu ancak şunu çok net bir şekilde anlayabiliyordum gözlerinden, bunu beklemiyordu. Avcı konumundayken av konumuna düşmüştü, inandığı yalanlar silsileleri bir tokat gibi çarpmıştı yüzüne.

Oflaz, kafasıyla beni işaret etti. "Asıl patrondan izin aldım." dediğinde, Afşin sinirden morarmaya başlamıştı artık. Yumruklarını sıkıyordu ve sinirli soluklarla yüzüme bakıyordu. Herkes şaka yaptığımı söylememi bekliyordu galiba, çünkü öyle bir ifadeyle yüzüme bakıyorlardı.

"Böyle bir şey olamaz!" diyerek hışımla yerinden kalktı Afşin. Vurduğum bacağının üstüne basmış olacak ki yüzü acıyla kasıldı ve dişlerini sıktı acıdan inlememek için. Bu sırada Ahves gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, alnını sıvazladı. "Yalan söylüyor bu deli manyağı."

Kahkaha attım. "Ağlayarak günlüğüne yazabilirsin premses." dediğimde bir an için bunu gerçekten yapabileceğini düşündüm. "MEVT'in sahibiyim dedim, senin sahibin olmuşum gibi konuşmana gerek yok." dedim ve büyük bir zevkle ekledim. "Tabii kendine bir sahip aramıyorsan." Hâlâ adını öğrenemediğim ama Afşin'in yapışık ikiz gibi dolaştığı kumral adam kendini tutamayarak güldü.

"Çok afedersiniz," diyerek kendini toparlamaya çalıştı. Afşin'in öldürücü bakışları onun üzerindeydi ancak o doğrudan bana baktı. "Çok ayıp," dediğinde ardımda duran Alparslan'ın da gülüşü duyuldu. Böyle giderse bu iş uzayacaktı, el atmam gerekiyordu.

"Bu kadar şamata yeter!" dedim, çok daha ciddi bir ifade takındım. "Kimseye hesap verecek ya da bir şey kanıtlayacak değilim. Sözlerimin doğruluğunu sorgulamak isteyenler buyursun," Gözlerimi hepsinin üzerinde gezdirdim ve Ahves Karazahir'in gözlerinde takılı kaldım. "Sonuçlarını hep birlikte görelim." Sesimdeki tehditkâr ifade anlaşılmayacak gibi değildi.

Sessizlik çöktü.

İçlerinden biri söz aldı. "Diyelim ki öyle," diyerek söze başladı. "Bundan nasıl emin olacağız? Sorgulamamıza karşısın ama bu durumda sana nasıl güvenebiliriz ki?" Sonunda mantıklı düşünebilen biri, Tan.

"Pekâla," Oflaz'a döndüm, kendisinden hazırlamasını rica ettiğim dosyaları, siyah bir ajandanın içerisinde bir araya getirmişti. Ajandanın içinde bugüne kadar MİT'le yapılan bazı anlaşmaların resmi evrakları vardı. Evraklardan birini ortaya doğru uzattım. "27 Temmuz 2019, İtalya'da bulunan bir Kartel ve BÜYÜK MASA arasında, MİT aracılığıyla gerçekleşen bir sevkiyat. BÜYÜK MASA, silahları aldı; MİT, Karteli aldı."

"Ve anlaşmanın altında sizin adınız." dedi az önce benden kanıt isteyen kişi. Bu evrak, MEVT'in sahibi ve DAMİRA'nın varisi olduğumun kanıtlarından yalnızca biriydi ve diğer şeyleri görmelerine gerek yoktu. Tekrar göz gezdirdim BÜYÜK MASA'ya. Herkes kabullenmiş görünüyordu, tabii zorla kabullenenleri saymazsak. Onlar da çok iyi biliyordu ki itiraz etmeye hakları yoktu ancak sadece yüzlerine bir kabul maskesi geçirmişlerdi, beni düşürmek için her şeyi yapacaklardı.

"DAMİRA'nın gelecekteki yöneticisi sizsiniz," Duyduğum ve duyacağım şeyleri ezbere biliyordum. "Yani..."

"Yani," diyerek araya girdim ve karşımdaki eğilip bükülen, konuşmakta zorlanan adamın sözlerini tamamladım. "Asıl varis olduğumu, diğer veliahtların aptal saçması bir varislik savaşı içinde olduğunu, keza varisin çoktan seçilmiş olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun?" Yıllardır süren bir varislik savaşı vardı ve ben hep bir kenarda onların birbirini yiyişini zevkle izlemiştim. Hepsi biliyordu ki bundan sonra çok daha büyük bir savaş çıkacaktı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: 4 days ago ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KIRIK KADEHWhere stories live. Discover now