Samandan Evler

183 6 17
                                    


Kefen kokuyordu kadının kusursuz geliniği. Adamın giydiği takım ise, geride bıraktığı bir dünya duygunun karşılığı olamayacak kadar basitti.

Ve adam, yüzüne yapıştırdığı sahte tebessümün ardında darmadağın, yapayalnızdı. Sevmediği biriyle evlenmek bir yana dursun, sevdiği kadını başka birinin kollarına ittiği gerçeği, yüreğinin karalar bağlamasına, her daim ifadesiz gözlerinde, ufak çığlıkların, çaresizlik ışıklarının boy göstermesine neden oluyordu. Elvan'a evlenme teklif ettiği gün, tüm samimiyet ve duygularını terk etmişti adam. Kadının tüm yalvarışlarına kulak asmamıştı. Alacağı intikamın uğruna , aralarında ki aşkıda, kendilerini de feda etmeyi seçmişti.

kadının gelinlik içersinde ki bedenine bakarken, belki de ilk defa yeşil gözleri doldu. Çölde sağanak başlaması kadar nadir bir olaydı. Kadın " Evet " demeyi, ve sinanın karısı olmayı kabul etmişti. adamın kurallarına göre oynamıştı işte oyunu. Giydiği gelinlik, belkide ikisi arasındaki güven ve metanetin son damlasınıda silip geçmişti. Kadın, yıktığı kalın duvarlarını bu defa daha sağlam örmeye, duygularını en içinde saklamaya ve Yusuf Savran'a bir daha teslim olmamaya kararlıydı.

Bunda sonra önünde uzanan hayata, Sinan'ın karısı olarak devam edecekti demek. Oysa böyle değildi hayalleri. Kaderin ona biçtiği rolde, Sinan'ın karısı olmak varsa, sinanın karısı olacaktı. Hemde her anlamda.


nikah masasında Sinan'a evet derken gözleri dolmul, hatta engel olamamıştı bazı damlalara. Herkes kadının yüzüne yerleştirdiği sahte gülücükle mutluluktan ağladığını sanıyordu. Yusuf Savran ise, kadının içinde kopan fırtınaların baş kahramanıydı.

kadının içinde yıkılan şeyleri toplamanın imkansız olduğunu idraak edebiliyordu artık. Toplamaya kalksa alacağı sadece ağır ve derin kesikler olacaktı. Kadının ufak yüreğine yerleştirdiği sevgi ve güven kayıp gitmişti. Tıpkı gökyüzünden kayan ve kaydığını sadece sayılı insanın gördüğü bir yıldız gibi.


Ve b u insanlardan biri de Sinan'dı. Oda en az Yusuf kadar bilincindeydi durumun. Ama aşk, yalanların üstünü örttüğü kadar, gerçeklerin de üstünü örtebiliyordu. ..

Bolca nefret, çokça kin vardı hepsinin içinde. Kimi cesaretine yenik düşüyordu, kimi hırslarına.


GİRİŞ


Yusuf, ortakları olan Yavuz Sancaktaroğlu'nun çalan telefonun ardından, kaçarcasına uzaklaşmasına bir anlam veremedi. Birbirlerinden pek haz ettikleri söylenemezdi ama, Yavuz Bey'e bir saygısızlıkta da bulunmamıştı doğrusu.

Babası ölene kadar kendisine iş arkadaşıymış gibi davranmış, Mustava Savran'ın ölümünden sonra , birden düşman kesilivermişti. Bu ani değişimi, daha cenaze günü fark etmişti yusuf. Tanıyan. tanımayan herkes göz yaşı aktırken, Yavuz Sancaktaroğlu hisse derdine düşmüştü.Birşeylerin farkında olduğundan mıdır ki, vasiyetini daha önceden hazırlamış ve %50'nin tamamını Yusuf'a bırakmıştı.

Ama Yavuz Sancaktaroğlu da en az Mustafa Savran kadar zekiydi. Yusuf için de planları vardı elbet. Tüm hisselerin Yusuf'a kalacağından emindi. Bu yüzden, Yusuf'un biricik kardeşi melek ve oğlu Sinan'ın evlenmeleri hususunda ki düşüncelerini Mustafa Bey'e bildirmiş, kabul görünce de her şeyin yolunda gittiği için şükürler etmişti. Geriye kalan planda bir pürüz çıkmaması için adaklar adamıştı.

SAHTE BAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin