Mavi floresanlar

681 13 4
                                    

                 "Mumdan bir kayıktım ben,
ateşten denizlerde binler kez kayıptım ben
                        Kendimden kaçıktım"

-Kendini Bir kar yığınının içinde hayal et. Sen o kar yığınının bir parçası sın. Buz gibi ellerin ayakların tenin. Buz gibi ruhun buz gibi nefesin artık titremiyor bile hiçbir yerin. Karlı  bir zirvenin en tepesinden bir kar yığınının içinde aşağı doğru bir yolculuktasın ;sana "çığ" diyor insanlar korkuyorlar. Kar güzel sen ise korkunçsun gözlerinde. Oysa sen sadece bir kar birikintisisin ölüm getiren bir yığıntı.
-İnsanlar böyledir küçük bir kartopu onlar için bir oyuncaktır onunla oynarlar. O kartopu bir gün büyürse ondan korkarlar. Karda oyun ister halbuki. Karda yaşamak ister , karda onlarla olmak ister ne kadar büyük olduğuna bakmadan kar can yakacağını bilmez bunları cinayet işlemez. Oysa insanlar.... İnsanlar her gün cinayet işler. Bazen tek bir sözleriyle.  Bazen bir bakışlarıyla bazen sadece yanımda olmayışlarıyla....
          ~Her insan bir katil,
                               Bizi defalarca öldürdüler~

-bizi dışladılar bizi görmezden geldiler bizi görmek istemediler bize anormal dediler bizi yanlarına istemediler bizi onlar öldürdüler. Ben Eylül arsal kalbim atıyor ama ruhum ölü benim. Hayatım yok ama bir hikayem var. Kendim yazdım kendi kendime
- söylesenize hiç hayal kurdunuz mu? Çok büyük çok gerçekçi bir hayal...
-peki hiçbir başkasıyla hayal kurdunuz mu? İki kişinin ortak bir hayali her detayıyla çok gerçekçi bir illüzyon.....
-Bir zihin resmi kafanın içinde beliren bir sihir yaşamı  elinden alan bir sanrı. Kafanda hayatından daha güzel  sanrılar belirdiğinde o Sanrılar seni ele geçirir. Artık seni sen değil zihnin  yönetir. Hayatını değil zihnini yaşarsın. Hayatının iplerini bir kez Zihnine kaptırdığın an Bir daha geri alamazsın. İnan bana. Hayat el değiştirmesi kolay bir olgudur,kolay karışır,kolay kaybedilir.  Güçlü olan zihnindir,o hep yaşar.
-Ben yaşatmak için zihnimi seçtim , yaşatmak ve yaşamak için. Ekindeysek bir seçenek vardı fakat birden fazla seçenek olsaydı yine zihnimi seçerdim. Ben hayatımda mutluluğu ilk kez tattığımda zihnimin içinseydim. Ben mutluluğu sadece hayallerimde tattım. Ben gülmeyi hayallerde öğrendim, sevmeyi ,sevilmeyi....  Hepsini zihnimde yaşadım. Dünya beni sevmedi,bende onu sevmedim.  Kafamın içi dünyadan daha güzeldi. Bende onu seçtim....
-Birileri bana içe dönük diyor ,mesele önümü içime dönmem değildi aslında. Mesele arkamı dışa dönmemdi. İçime kapanmadım , dışa kapandım. Kendimi dış dünyadan soyutladım. İnsanlar beni istemedi , bende onlara arkamı döndüm. Onlar beni anlamadı,bende beni anlayan tek kişiye, kendime döndüm. İşte bu yüzdendir bizim gibileri içe dönük demeleri, arkamızı dışarıya, önümüzü içimize döndüğümüz için.

-Ben Eylül arsal, hikayem tarihin tozlu sayfalarından bir yerlerde, belki de yalnızca kafamın içinde. Kaldığımız yerden devam edelimmi?
-bugün Merih'in annesi nevin hanımın kliniğinde geçirdiğimiz dokuzuncu gecemiz. Dokuz kocaman gece,her gün yapılan tahliller,testler,verilen ilaçlar....Halsizlik ve hastalık,annem her arayışında yalan söyleyişlerim,mide bulantıları ve hastanenin gece doğar doğmaz açılan mavi floresan ları....
-Bilmediğimiz bir hastalığın içinde kıvranırken bu his aslında ne kadar tanıdık geliyordu bir bilseniz... doğduğundan beri içimde hissettiğim sebepsiz ruh acıları da bilinmeyen bir hastalığın içinde kıvranmak gibiydi. Herkese normal gelen her şey benim için anormaldi. Ben giderek içine kapanıyordum Merih'in takıntılı hali geri dönmüştü kısa zaman önce kurtulduğu eldivenleriyle hayatına kaldığı yerden devam ediyordu. Diğerleriyle görüşmemiz şimdilik yasaktı. Bir nevi her birimiz her birimiz ayrı ayrı gözlem altındaydık Merih ise ben asla bırakmadığı için bizi ayıramadılar. Bu konuda şanslıydım. Fakat gözlerimin önünde her geçen gün daha kötü hissetiğini görüp de hiçbir şey yapamamak belki de şans değil , şanssızlıktı.
-Burada geçirdiğimiz dokuzuncu gecenin bir yarısında açılan kapı sesiyle gözlerimi araladım. Merih çoktan uyanmış be açık pencerenin önünde oturuyordu. Başımı önce Merihe sonra kapıya çevirdim. Gelen hemşireydi. "Ben geldim" diye içeri girdi hemşire Nazan Hanım sessizce
-"Yinemi kan tahlili?" Diye söylendim uykulu halimle. Nazan hanım gülerken Merih bana döndü.
-"İyi misin?" Diye sordu Merih
-"Neden sordun?"
-"Ara ara kâbus görüyor gibiydin."

-O sırada kaşlarımı çattım, kâbus gördüğümün farkında bile değildim. Fakat her yanında hissettiğim acı kaotik bir kâbusun içinden çıktığımı hissettiriyordu. Sanki uyumamıştım da bir ateş çemberinin içinden geçmiştim.
-"İyiyim,kâbus gördüğüm kesin ama ne gördüğümü hatırlamıyorum,"dedim  doğruluğunda sırada,başımı kaldırıp Merih'in uykulu gözlerine bakarak.
-"uyku için bir iğne İstermisin?"diye sordu hemşire. Omuz silktim. O sırada hemşire kolumu alkollü bir Pamuk'la silerek kan alımı için hazırlıyordu.
-"ilaçlarla uyumak istemiyorum, bilincim açık olsun istiyorum," derken gözlerim hala Merih'teydi o ise kolumu izliyordu.
"Sen beden uyumadın?"diye sordum.
"Uykum tutmadı"
"Yoksa ben kâbus görüyorum diyemi uyumadın?"diye sordum merih e
-Merih in bana karşı akıl almaz bir takıntısı vardı.  Onun için eldivenleri gibiydim birkaç kez aç kapa yapmadan  bırakamadığı ışık anahtarı defalarca kilitli kapılar tekrar tekrar kontrol ettiği her şey gibiydim.
Ben Merih'in takıntısıydım. Gerçek hastalığı buydu. Tüm hayatı her anı ve her saniyesi bendim sanki. Tüm bu yaşananlar onu bana daha takıntılı hale getirmişti. Bana bir şey olacağına dair  hissetdiği korku kullandığı tüm  antipsikotik ilaçların bile onu rahatlatmamasına sebep oluyordu. Gözlerinin Önünde her geçen gün daha da hastalanıyordum Ve bu Merih'i delirtiyordu. Öfkesi artıyor ve takıntısı bambaşka bir noktaya kayıyordu:intikam alma isteğine.
Hemşire kan tahlili için örneklerimizi aldıktan sonra yatağımdan kalktım. Merih pencerenin önündeki iki berjerden birine oturmuş dışarıyı izlerken camdaki yansımamdan ayağa kalktığını fark Edip bana doğru döndü. Ona yaklaşıp karşısına oturdum. Üzerindeki siyah pijama takımı ve ayağımdaki uzun mor çorapla rüküşlüğün sembolü gibiydim. Merih ise herhaliyle çok etkileyiciydi baştan aşağı siyahtı ve evet eldivenleri  yine ellerin deydi
" bunu kendine neden yapıyorsun?" Diye sordum elimi uzatıp Eldivenli ellerinden birini tutarak.
"Ben kendime bir şey yapmıyorum ama onlar bize çok şey yaptı Eylül."
Başımı çevirip dışarıya döndüğümde dışarıdaki şiddetli rüzgârı sanki  içimde hissettim. O sırada yan odadan gelen Revanın kusma sesleriyle başımı odanın duvarına çevirdim. Hemşire oradaydı,Revayla ilgileniyordu. Yine de arkadaşlarımızın içinde bulunduğu bu hale şahit olmak çok acıydı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 04, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kar tanesi ❄️ Where stories live. Discover now