Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oflayıp puflarken kapımın tıklatılması ile çığlık atmıştım refleks olarak.
"Yeosang, benim Seonghwa."
"Efendim hyung?"
"Giyinin hemen ve gelin."
"Tamam hyung."
Ve kapının kapatılması ile yan kabinimdeki Wooyoung ile baş başa kalmıştım. Sırtımdan aşağıya soğuk terler döküyordum. Sakin olmaya çalışarak bana verilen kıyafeti giydim. Ister istemez elimle önümü kapatarak sessizce kapımı açtım ve etrafta belime sarabileceğim bir şeyler aradım. Bu esnada ise odada başka bir kapı sesi yankılanmıştı. Sertçe yutkunurken dilimi ısırdım. Resmen şuan çocuğun önünde domalmıştım. Hızla dikleşerek ön tarafımı kapatarak arkama döndüm. Aptal bir gülümseme ile suratına baksamda onun tek odağı bacaklarımdı. Yanaklarımın ve kulağımın yandığını hissedebiliyordum.
"Şey ben gideyim."
Salak salak kaçmaya çalışırken belime dolanan kol ve kapının kapanması ile neye uğradığımı şaşırmıştım.
Sessizce bana bakarken onu inceleme fırsatını yeni kazanmıştım. Gerçekten kendisine çok uygun bir kıyafetti. Bir kolu sıfır diğeri uzundu. Uzun kollu kısmı beyazlarla süslenmişti. Belinde der bir kemer ile incecik duruyordu. Boynunda yine bir zincir ve sıfır kollu kolunda da siyah bir zincir vardı.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Ikinci kez sertçe yutkundum. Fazla göz alıcıydı.
"Yeosang, dünü hatırlıyor musun?"
Evet mi demeliyim... Yoksa hayır mı?
"Eğer hatırlarsam ne olur?"
"Boşver."
Belimdeki sıkı kol yerini boşluğa bıraktığında kalbim ağrımıştı.
Kapıyı açıp dışarıya çıktı bense bir süre kendime gelmeye çalıştım. Kendime geldiğimde ise sahneye gitmek için odadan çıktım.
Sahneye geldiğimde hoş beyaz eteği ve cropu ile parıl parıl parlayan Hongjoong karşılamıştı beni ve tabi yanındaki bir gölge kadar siyah giyinimli Seonghwa hyung...
