Bölüm Yirmi Bir

Start from the beginning
                                    

Cümlemin altındaki imayı anlayamayacak kadar aklı başında değildi. Hayal dünyasının içinde, her şeyin çok güzel olduğu veya olması gerektiği bir masalda gibiydi. Bu düşüncelerimin doğru olmadığını göstermek ister gibi aklıma düşen kelimelerle duraksadım: Çok yalnızım.

''O zaman hemen başlayalım.''

''Olur.'' dedim.

Atlı karıncanın olduğu yere giderken fark edemediğim bir şey olduğunu anladım. Benden çok farklı, benimle tamamen zıt olduğunu düşündüğüm bu çocuk bana öyle benziyordu ki. Tezatlığın içinde öylesine aynıydık ki. Aynı acılar, aynı duygular, aynı yalnızlık yalnızca farklı dışavurum.

''Hangisine binelim?''

Çoktan neredeyse dolmuş olan atlı karıncanın önünde, Tuna'nın sorusuyla kendi dünyamdan sıyrıldım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Çoktan neredeyse dolmuş olan atlı karıncanın önünde, Tuna'nın sorusuyla kendi dünyamdan sıyrıldım. Gözüme ilk çarpan hilal şeklinde iki kişilik koltuk olmuştu. Peri masalından fırlamış gibi görünüyordu ve bir an onun içinde olmak için sabırsızlanmıştım.

''Buna binelim.''

Tuna önce benim binmem için izin verdi ve ben otururken tuttuğu elimden bana destek verdi. Ardından elimi usulca bıraktı ve yanıma oturdu. Atlı karınca dönmeye devam ediyordu. Fakat sanki dönen atlı karınca değil de ışıklardı. Altın rengi ışıklar etrafımızda dört dönüyordu. Gözlerim kamaşmaya devam ederken bir kez daha, ''Çok güzel.'' dedim.

Tuna başını bana çevirdi ve gülümsedi. Aynı anda ben de ona döndüm. Gülümsemesine karşılık verirken bir anda,

''Seninle gerçekten eğleniyorum.'' dedim.

Yüzünde oldukça memnun bir ifade belirirken, ''Ben de öyle.'' dedi.

''İşte bu gerçekten enteresan.''

Kahkahası kulaklarıma dolarken, ''Sana takılıyorum, biliyorsun. Değil mi?'' dedi.

''Evet.'' dedikten sonra ekledim, ''Ne yazık ki.''

Atlı karınca biraz inip kalkarken usul usul dönmeye ve sanki dans etmeye devam ediyordu. Bu mide bulandırıcı veya baş döndürücü değildi. Aksine içimi kıpır kıpır ediyordu. Yerimde duramazken bir kez daha Tuna'ya döndüm. Aynı anda o da bakışlarını bana çevirdi. Söylemek istediğim şey bambaşkayken bir anda,

''Bu kadar beğeneceğim aklıma gelmezdi. '' diye bir itirafta bulundum.

''Benim de.'' dedi.

''Kül Kedisinin arabası gibi, değil mi?''

Gülüşü bütün yüzüne yayıldı ve tanıdık bir şekilde gözleri kısıldı. ''Kesinlikle öyle.'' 

''Sende de gerçek bir prens kumaşı var.''

Yüzünde 'öyle mi' dercesine bir ifade oluştu. Bunu büyültmemesi için omuz silktim. ''Kibarsın, naziksin falan. O yüzden.''

''Bir şeyi unuttun.'' derken muzip bir gülümsemeyle bekledi. 

MAVİ AY (Tamamlandı)Where stories live. Discover now