Titrek bir nefes aldığımı görünce gülümseyerek dudaklarını yaladı. Gözlerimi anında kaçırdım o görüntüden ve bir adım daha geri gitmek istedim. Ancak fark ettim ki kaçacak yerim kalmamıştı.

Kollarını göğsünde birleştirdi ve bakışlarını üzerimde gezdirmeye başladı. Bakışlarımı yeniden ona çevirdim ve ne yapmak istediğini anlamaya çalıştım. Sessizliğini korumaya devam ediyor, hiçbir tepki vermiyordu. Sıkılgan bir ifadeyle yüzüne bakmaya başladım.

"Ne istiyorsun?" diye sordum. Ses tonumu kontrol etmeye çalışmıştım ama titremesine engel olamamıştım.

Gözlerini hafifçe kısarak, "Korkuyor musun?" diye karşılık verdi.

Tedirginlikle yutkundum ve kaşlarımı çatarak, "Ne var?" diye çıkıştım. Ses tonum yüksekti.

"Asiyiz galiba?" diye kendince bir tespitte bulundu. Kollarını çözdü ve deri ceketinin yakalarını düzeltti. Ardından sağ eliyle sakalını kaşıdı.

"Bak, benim seninle uğraşacak vaktim yok! Ne istiyorsun bilmiyorum, ama benden uzak dur! Öyle gözlerini dikip bakma! Ellerini de uzak tut! Hatta ve hatta tüm bedenini uzak tut benden! Anladın mı?" diye sinirle bağırdım. Sessiz sokakta sesim yankılandı.

Tek kaşını kaldırarak bana baktı, ardından dişlerini birbirine bastırdığını fark ettim. Yüz hatları keskinleşti ve yanaklarında çukurlar oluştu. Bu değişimine anlam veremedim. Gözlerimi gözlerine çevirdim ve onun başka bir yere baktığını fark ettim. Kararan bakışları gözlerimde değil, dudaklarımdaydı. Şaşkınlıkla nefesimi tuttum.

Amacı neydi bu adamın?

Bakışları... Dudaklarımda uzun bir müddet oyalandılar. Sonra keskin bir nefes verip gözlerini gözlerime çevirdi. Yeniden yoğunlaşarak baktı. Gözlerimin içine bakarak o dolgun alt dudağını dişlerinin arasına aldı ve bir süre o şekilde kaldı. Diliyle alt dudağını yavaşça yaladığında yutkundum. Dikkat dağıtıcı bir hareketti.

Kendine gel, kızım! Kendine gel! Dağılma!

O çapkın gülüşü tüm yüzünü kapladı. Kafasını eğdi, yüzüme yaklaşıp nefesini yüzüme verdi. Nefesi ılıktı ve alkol kokusunun arasında hafif bir nane kokusu alıyordum. Hareket etmek istedim, onu itmek istedim, ama ellerim iki boş çuval gibi bedenimin yanında sallanıyordu. Sanki bilmediğim bir güç, ona karşı gelmemi engelliyor gibiydi. Garip bir durumdu. Kendime gelemiyordum. Karmakarışık bir kafayla onu izliyordum.

Yüzünü hafifçe kaldırdı. Dudaklarını sırayla alnımda, şakağımda, burnumda, çenemde ve oradan da dudaklarımda gezdirdi. Öpmedi, fakat dudaklarını tenimde hissetmek başımın dönmesine sebep oldu.

Nefes almaya ihtiyacım var! Hem de en acilen! Nefes!

Dudaklarımdan uzaklaşmadan nefesimi içine çekti. Saniyeler sonra büyü bozuldu ve yüzünü uzaklaştırdı benden.

"Seni buradan götürüyorum," diyerek elime uzandığında şaşkınlık ve korkuyla ellerimi arkama sakladım. Gözlerimi kocaman açarak ona baktım ve başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"İsteyerek mi zorla mı?" diye fısıldadı.

"Ne?"

Bu tepkime kafasını iki yana sallayarak kısık bir sesle kıkırdadı.

Sert ve keskin bakışlı adam; kıkırdadı! Duydunuz mu? Adam kıkırdadı!

Fakat kıkırdaması fazla dikkatimi çekmedi çünkü beynim, dudaklarının yavaşça yukarı doğru kıvrılışını kaydediyordu. Bunu fark etmemle dehşete düştüm. Kesin içkiyi fazla kaçırmıştım ya da artık kendimde değildim.

ENSEMDEKİ NEFES (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now