1

327 20 2
                                    

120622

🌾

"Ne zaman gidersiniz?"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ne zaman gidersiniz?"

"Büyük ihtimalle yarın yola çıkacağız."

Telefonun diğer ucundaki sessizliği dinledi bir süre Jake.

"O kadar erken mi?"

Sessiz kalmıştım. Evet demeye gönlüm el vermiyordu. Gitmek istemiyordum. Ancak bir şeyde yapamıyordum. Bu yüzden tek yapabildiğim beni anlamalarını beklemekti. Ben susardım belki ama onlar eninde sonunda anlardı. Başka da yapabileceğim bir şey yoktu zaten. Elimden gelen hiç bir şey yoktu.

"Jake, ben gitmek istemiyorum."

"İnan bende gitmeni hiç istemiyorum Heeseung. Sunoo zaten gideceğini öğrendiğinden beri hiç konuşmuyor, gülmüyor. Jay'de pek farklı değil. Yine de ne kadar istemesekte birazda olumlu yönden bakmaya çalışalım. Babaannen ve büyükbaban seni görünce çok sevinecektir. Burada çok sıkı çalışıyorsun hem oraya gitmek sana tatil gibi olur. Bu değişiklik sana da iyi gelecek bak eminim."

"Daha çok cehennem gibi hissettirecek diye düşünüyorum." dedim bıkkınca nefesimi vererek.

"Hadi ama... Ne kadar inkar etsende, gitmek istemesende orayla ilgili her şeyi özlüyorsun Heeseung. Kabul et."

Özlemediğimden kesinlikle emindim ama Jake'in söylediği şeyler duaksamama neden olmuştu. Nedeni belki de kabul edemediğimdendi. Yaşanmışlıklar zamanla acı çektiren anılara dönüşür ve sen hepsini silip attığını zannederken bir anda karşına çıkardı. Canını yakardı. İstemeden bilinçaltın onunla bütünleşir ve sen farketmeden hayatın ona göre şekillenirdi. Sanırım bunu hiç bir zaman kabullenememiştim ben.

Beden olarak buradaydım ama ruhum hala o bahçeli yeşil evde kalmıştı. Yirmi iki yaşında olgun bir genç gibi görünüyordum ama ruhum hala çocuk kalmıştı bir yerlerde. O bir yerlerde tökezlemiş ve hep orada kalmıştım kısacası.

Ne yani insanın kalbi ilerlemiyor mu?

Geride bırakamamış mıyım ben hiç bir şeyi?

"Heeseung?"

"Buradayım."

Düşüncelerimde kaybolduğumu fark etmiş olmalıydı ki aptallığımı dile getirmek yerine beni ikna etme uğraşlarına geri dönmüştü.

"Kendin için gitmiyorsan bile en azından büyükbaban için gitmelisin. Tam da bu zamanda ona destek olman gerekirken gitmek istemiyorum diyorsun. Hem sen demiyor muydun onu çok özledim diye?"

Bu çocuğun her zaman haklı olması bazen sinirlerimi bozuyordu. Bunu kendime de yediremediğim için benim bile zor duyabileceğim bir şekilde "evet" dedim.

"Ki sen gitmesen bile baban seni sürükleyerek götürür oraya. Seçim şansın yok yani. Boşuna naz yapıyorsun."

"Off.. Siz olmadan ne yapacağım ben peki?"

"21. yüzyılda yaşıyoruz Heeseung? Her gün arar konuşuruz. Seni unutacağımızı falan düşünmüyorsun herhalde?"

Sanki Jake'de görüyormuş gibi kocaman gülümsemiştim. Bu çocuğu çok seviyordum. Beni kendi düşüncelerimle boğulmuş bir halde gördüğünde nasıl kurtaracağını çok iyi biliyordu.

"Hayır tabiki.."

"Kendini yalnız hissetme Heeseung. Lütfen."

Bu cümleyi duymak canımı acıtmıştı. Muhtemelen onun da söylerken canını acıtmıştı. Evet. Jake, Jay ve Sunoo her zaman benimleydi ama istem dışı bir hissizlik vardı içimde. Kabul ediyorum. Ancak bunun yalnızlık olduğunu düşünmüyordum. Ve canımdan çok değer verdiğim insanlarında benim öyle hissettiğimi düşünmesini, her şeyden önemlisi onların bundan suçluluk duymasını istemiyordum.

"Kendimi yalnız hissetmiyorum. Kendimi yalnız hissetmem için ilk önce kendimi hissetmem gerek Jake. Ama ne var biliyor musun? Benimse içimde koca bir boşluk var. Hiç olmayacak bir şeyi bekliyormuşum gibi. Bu boşluk gitmiyor ve ben, gün geçtikçe daha da huzursuz hissediyorum."

"O boşluğun ne olduğunu sen de en az benim kadar iyi biliyorsun Heeseung değil mi?"

Beni çok iyi tanıyordu. Duvarlarım yıkılıyordu ve beni benden daha iyi tanıyan bir insana karşı savunmasızdım. İnkar etmenin mantığı yoktu.

"Evet."

"O zaman o götünü kaldır ve valizini bir an evvel hazırla. Yoksa gecenin üçü falan dinlemeden gelir bütün binayı ayağa kaldırırım. Anlaşıldı mı Lee Heeseung?" dedi sahte bir sinirle.

"Anlaşıldı Jake efendi!"

Olumlu ruh değişimim onu da etkilemiş olmalıydı ki sesi yumuşamıştı.

"Güzel. Yarın sabah erkenden seni uğurlamak için orada olacağız. İyi uyu."

"Tamam anne."

🌾



"Bazı şarkıların yeryüzünden silinmesi gerek mutlu olmak için.

Aklım nerede bilmiyorum ama
kalbim hâlâ bıraktığım yerde.

Bu kadar zaman geçti bak,
yıllar ve insanlar geçti.

Hayatımızı geçiyoruz
ısmarlama hülyalar uğruna.

Giysiler ve çamaşırlar değişti
sonra şarkılar ve çarşaflar.

Fakat ağladığım şarkı hâlâ aynı.

Ne yani insanın kalbi ilerlemiyor mu?

Geride bırakamamış mıyım
ben hiç bir şeyi?

Çok kitap okuyunca aşkın adı
değişmiyor mu?"

-Burak Dikoğlu

____________________



şiir cok guzel degil mi
severek yazmaya basladigim bir kitap oldu umarim sonunu getirebilirim

babaannemin asamadığı çarşafları / heehoonWhere stories live. Discover now