''Elektrik!''

''Ne diyorsun?'' diye fısıldadım şaşkınca.

''Ne var ya? 2044 yılındayız ama hala elektrik faturası geliyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına henüz geçilmedi.''

Basamakları birer birer çıkarken, ''Bununla ilgili de bir sorunum var.'' dedim. ''Ama sonra söyleyeceğim.''

Merak ettiğini görebiliyordum fakat şimdilik üstelemedi. ''Tamam.''

Apartmanın yeni silindiğini belli eden çiçekli deterjan kokusu eşliğinde ikinci kata ulaştık. Anneme ait olmasını beklediğim dairenin önünde durduğumuzda elim mideme gitti. Kapının önünde sıra sıra dizilmiş kadın ve erkek ayakkabılarına anlamsız ve şüpheli bir bakış yolladım. Annem babamdan boşanalı yıllar olmuştu ve ben üniversiteye gittiğimden beri de yalnız yaşıyordu. Yani, en azından öyleydi. 

''Çok gerginim.'' diye mırıldandım sadece. Tuna pat diye zile bastığında kalbim neredeyse ağzıma geldi.

''Ya sen ne yapıyorsun? Bana biraz zaman ta-''

Ona sinirlenmeme fırsat bulamamışken kapının açılmasıyla kalbim artık boğazımda atıyordu. Neredeyse arkamı dönüp kaçacakken açılan kapıya baktım. Kalbimin sesini kulaklarımda duyabiliyordum. Buna rağmen dışarıya karşı ifadesiz bir imaj çizmeye devam ettim.

Kapı açıldığında karşımda görmeyi beklediğim annemi görememiştim. On üç – on dört yaşlarında olabileceğini tahmin ettiğim, tıpkı benim gibi kızıl saçlara ve beyaz bir tene sahip kız çocuğu görmeyi beklediğim son şey bile değildi. Yine tıpkı benim gibi burnunun üzerinden elmacık kemiklerine yayılan çilleri bende korkutucu bir benzerlik uyandırmıştı. Kızın bana olan benzerliğini gölgeleyen tek şey benim kahverengi gözlerimin yerine sahip olduğu yeşil gözlerdi.

''Kime baktınız?''

Kızın sesiyle ikimizde önce birbirimize baktık. Daha sonra yeniden kıza döndüğümde kelimelerimi oldukça dikkatli seçtim. Annem demek yerine ismiyle sormayı tercih ettim.

''Ebru Hanım evde mi?''

''He evet. Evde. Çağırayım.''

Gerçek bir ergen gibi davranarak elindeki telefondan gözünü ayırmadan içeriye doğru seslendi.

''Anne! Birileri seni soruyor.''

Anne?

Buz gibi bir suyun altına girmişim gibi önce vücudum irkildi, ardından içten gelen bir titremeyle sarsıldım. Gözlerim irileşirken kızın bana olan ürkütücü benzerliği kafamın içinde çığlık çığlığa dönüp duruyordu.

''Kimmiş kızım?''

Annemin içeriden bir yerden gelen sesi bana vurulan ikinci darbe olmuştu. Birkaç adım geriye sendelerken Tuna hızlı bir hareketle dirseğimden beni yakaladı.

''İyi misin?'' diye fısıldarken ikimizin de gözü içeriden gelecek annemdeydi.

''Hayır, artık bu soruyu sorma.''

Annem bir hışımla içeriden gelip kafasını kapıdan uzattı. Onu karşımda her zamanki ev kıyafetleri ve saçıyla gördüğüm an zamanın durduğunu hissettim. Tam karşımdaydı. Benim annemdi. 

Gözleri bir benim bir Tuna'nın üzerinde gidip gelirken, ''Buyurun çocuklar?'' dedi.

Tanımıyor.

O da beni tanımıyor.

Göğsüm hızla inip kalkarken kendimi buna ne kadar hazırlarsam hazırlayayım aslında hiçbir zaman hazır olamayacağımı anlamıştım. Ayaklarımı ne kadar yere basmaya çalışırsam çalışayım düşüşüm çok sert olacaktı.

MAVİ AY (Tamamlandı)Where stories live. Discover now