16. Bölüm ÖZEL HEDİYE

1.7K 61 20
                                    

Oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyin olur mu? 🥰

Keyifli okumalar :)

Sağlıcakla kalın...


Nilüfer kahvaltı sonrasında kendi evine gitmek için evdekilerle vedalaştı, ama öncesinde akşam evinde yapılacak olan partiyi hatırlatmayı da unutmadı. Mehtap çok gönüllü olmasa da arkadaşına istediği cevabı verdi, Zübeyde Hanım ise "bu seferlik hoş görün, kendimi pek iyi hissetmiyorum." diyerek onu mazur görmesini rica ettiğinde, Mehtap annesinin onunla gelmeyecek olmasına karşın gerilen bedeni rahatlamıştı.

Nilüfer Zübeyde teyzesine genişcene gülümseyerek sorun olmadığını belirtti ama ardından en kısa zamanda evine gelmesi için sözünü aldı.

Mehtap Nilüfer'i yolcu ettikten sonra mutfağa geçip, her hafta sonu olduğu gibi annesi ve kendisi için kahve pişirdi. Hazırlanan kahveleri tepsiye dizip eline alarak mutfaktan ayrıldığında, Zübeyde Hanım salonda kızının yanına gelmesini bekliyordu.

Mehtap odadan içeri yüzünde yapmacık bir gülüşle girdi, annesinin karşısında durarak ikramını yaptı ve sonrasında annesine yakın olan koltuğa geçerek kahvesini eline aldı.

Zübeyde Hanım kahvenin kokusunu içine çekti önce her zamanki gibi, ardından bir yudum içti.

Mehtap elindeki kahveye dalgınca bakıyordu o sırada. Dünyadan soyutlanmış gibiydi hali, varla yok arası. Sabah şans eseri duyduğu konuşma olan tüm keyfini kaçırmaya etmişti. Nilüfer'in kocası Demir'le tartışmasına yürekten üzülmüş olsa da, Demir'le kızgındı. Tayfur Demir'in en iyi arkadaşı olsa da, hayatını cehenneme çevirek adamdı... O da bu akşam Nilüfer'in evinde olacaktı, başta gitmek gibi düşüncesi olmasa da, onu her gördüğünde kaçamazdı o kadar güçsüz görünemezdi. Ama onunla karşılaşmak sandığından zor olacaktı, bunu az çok tahmin edebiliyordu.

"Eline sağlık, harika olmuş."

"Afiyet olsun anne." dedi donuk sesiyle ve kahvesinden bir yudum aldı.

Zübeyde Hanım kızının halinden bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı, ama onun aklından tek geçen şey, kızının geçmişteki acı dolu günleriydi. Kızı onun gibi gerçekten sevilmemişti ne yazık ki evlendiği adam tarafından. Zübeyde Hanım eşini genç yaşta toprağa vermiş olsa da, gerçek bir eş ve harika bir evlada sahip olmuştu. Oysa kızı bu konuda bahtsızdı. Gerçi kızı bilmese de Zübeyde Hanım kızının hamile kalıp çocuğunu aldırdığını biliyordu, eğer geç öğrenmiş olmasaydı, bebeğini öldürmesine asla müsade etmezdi, neticede çok çabalamıştı anne olmak için, ama kızına hiçbir zaman söylememiştim, bu gerçeği bildiğini. Kızına karşı bu konuda çok öfkeliydi, çünkü bir cana kıymıştı, ama kızına da bir konuda hak veriyordu, tek başına bir çocuk büyütmek zordu, bunu Zübeyde Hanım başarmıştı, kızı da başarabilirdi.

Zübeyde hanım fincanın dibinde kalan kahveyi hafifçe sallayıp telvesiyle bulanan karışımı bir güzel içti. Elindeki fincanı yan tarafındaki fiskos masanın üzerine bırakıp kızına seslendi. "Mehtap." diyerek, ama kızı onu duymayınca annesi tekrardan seslendi kızına, öncekinden baskın bir sesle.

Mehtap gözlerini ellerinin arasında duran fincandan çekip, annesine baktı."Efendim anne."

"Ne düşünüyorsun?"

Mehtap annesinin sorusuna karşılık hiç düşünmeden"Hiç dalmışım öyle"diyerek cevap verdiğinde, Zübeyde Hanım "hiç" kelimesinin aslında çok anlam taşıdığının bilincindeydi.

İnanmamış gibi ona bakan annesinden gözlerini hızla kaçırdı, sadece bir yudum alıp soğuttuğu kahvesini önündeki sehpaya bıraktı.

"Bana ne zaman anlatmayı düşünüyorsun?" diye gelen soruyla Mehtap annesine şaşkınca baktı. Yoksa Tayfur'dan haberi var mıydı?

AŞKIN YAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin