behind the memories

12 3 30
                                    

Hızla geçtiğimiz ve ilk defa gördüğüm yerleri incelerken  önümdeki hareketle dikkatim dağılmıştı.

Kulağımdaki kulaklığı çıkartıp çantama bırakırken hâla hareket eden küçük çocuk gittikçe mızmızlanmaya devam ediyordu.

-Anne çok sıkıldım. Çok sıkıldım çok çok sıkıldım.

Annesine baktığımda kadın duruşunu bile bozmadan elindeki kitabı okumaya devam ediyordu.

Gerçekten ebeveyn olmak bu şekilde olmamalıydı.

Trenin yeni bir istasyona yaklaştığı haber verilirken lavaboya gitmek için yerimden kalktım.

Yavaş adımlarla ilerlerken aniden duran tren dengemi bozmuştu. Olduğum yere düşerken kafamı yan tarafıma vurdum.

Gerçekten huzur beni bulamaz mıydı?

Acıyan kafamla lavaboya girdiğimde yüzümü soğuk suyla yıkayıp aynada vurduğum yere bakındım.

Hiçbir şey göremezken hissettiğim acıyla gözlerim karardı.

Aynadaki yansımamla göz göze gelirken gördüğüm şeyle ufak bir çığlık attım.

Gözlerimi tekrar açıp kapattığımda hâla aynadaydı.

Ateşlerin içinde bana bakan kendim arkasını dönüp alevleri  etrafından kaldırırken istemsizce elimi kaldırıp aynaya uzattım.

Aynadaki hissettiğim sıcaklık elimi yakarken geri çekildim.

Suyu açıp tekrar yüzümü yıkadım.

Aynaya baktığımda kendimdim. Yani... Ateşler yoktu.

-Irene kafayı vurdun ve kırdın kızım. Kendine gel. Sadece bir hayal...

Trenin hareket edeceği duyurulurken tekrar kafamı vurmamak ya da düşmemek için hızla tuvaletten çıkıp yerime ilerledim.

Umuyordum ki annesi çocuğunu susturmanın bir yolunu bulmuştu.

Koltuğuma geldiğimde çocuk uslu uslu oturmuştu.

Vay be başka bir şey dilesem olacaktı.

-Anne. Hadi artık anlat.

Kadın kafasını kaldırıp bana bakarken ufak bir tebessüm edip yerime oturdum.

Elindeki kalın kitabı sertçe kapattıp önce kızına bakıp sonra tekrar bana baktı.

- Bu anlatacağım masal uzun zaman önce  yaşanmış, mutlu günleri sonlanmış bir krallığın daha doğrusu 5 kız kardeşin masalı...

Çocuğa baktığımda pür dikkat annesini dinlerken kadın tekrar kitabı açmıştı.

- Bir zamanlar insanların doğanın hediyesiyle doğduğu topraklarda hastalıkla mücadele eden daha genç ve tahta yeni çıkan kral kendisini iyileştirecek hekim arıyormuş.

  Halkı hasta, kendileri gibi gücü olmayan ve varissiz kral hakkında konuşurken genç kral sarayın kapılarını herkese kapatmış.

Ülkede gelmeyen şifacı gitmediği hekim kalmamışken bir gün yine hekim aramaya gittiği yerden dönerken uğradığı handa bir şifacıyla karşılaşmış.

Kadına derdini anlattıp yardım istediğinde kadının dediği tek şey yaşam ağacını bulmasını, onu iyileştirecek tek şeyin o olduğunu söylemiş.

Zorda kalmış olan kral ne kadar buna inanmasa da kadının dediği ağacı bulmak için krallığına dönmek yerine ağacı aramaya başlamış.

Yollarda geçen uzun zamandan sonra kral kadının tarif ettiği ağaca benzer bir ağaç görürken etrafına baktığında yanında ne askerleri ne de yardımcıları varmış. Koşarak gittiği ağacın etrafında dönerken mutlulukla ne yapacağını bilemez haldeymiş.

veriableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin