1 - YENİ EV

291 43 104
                                    

Sevgili okurlar; bu hikayemi Wattpad'ın yarışması için yazmıştım. 3000 kelimeyi geçmeyecek diye şart vardı. O yüzden sadece üç bölümlük ve rahmetli babamın 1952'de Kore Savaşı'ndaki hatıralarından esinlenerek yazdığım bir öyküdür.  

Hikayede Kore ile ilgili  Neptün'ün Belgesi gerçektir. Alttaki fotoğraf da babama verilen belgenin ta kendisi. Geminin kaptanı imzalamış, diğer yerleri herkes (tabii babam da) kendisi doldurmuş. 

Paralel evrenleri konu aldığından bilimkurgu bir hikaye olan çalışmam yarışmayı kazanamadı ama  en büyük jüri okurlardır diyorum. 

Hazırsanız buyurun, okumaya başlayın:

Her şey,  satılık ev ilanını gördüğümüz gün başladı: "Sahibinden, İzmir, Seferihisar'da, denize nâzır, müstakil ev, fiyat: 200.000 TL."  yazıyordu. 

Eşim de, ben de çok şaşırmıştık. Altı aylık evliydik. Karım Filiz, ilk bebeğimize hamileydi. Ultrason sonucuna göre bir kızımız olacaktı. Şimdiden pembe patikler, pembe tütüler hayal ediyorduk. Evladımızı ayakları toprağa basarak, pisi pisilerle oynayarak, ağaçtan erik, çağla toplayarak ve temiz hava alarak büyütmek fikri çok cazip gelmişti çünkü ilanda küçük bir bahçe olduğu da yazıyordu ama bu zamanda, bu fiyata hem de deniz manzaralı ev! İşte o düşündürüyordu. Aramızda şöyle konuşmalar geçti:

" 200.000 Dolar olmasın?"

"Telefon ettim; değilmiş."

"O zaman her tarafı dökülüyordur, oturulur hale getirmek için bir milyon gider."

Ama emlakçı "Mert Bey, arabanız varsa bir gelin görün ne kaybedersiniz? Yoksa da biz sizi götürürüz. Beğenmezseniz almazsınız." deyince, kapısını açarken kolu elimizde kalan emektar Renault'umuzla gittik. 2. Dünya Savaşı'ndan çıkmış gibi bir şey bekliyorduk ama sonuç şaşırtıcıydı: Ev, dağ başı bir yerde ama oturulmayacak durumda değildi. Güzel bir yağlı boya, pimapen yaparsak, bahçedeki yabani otları da temizlersek mis gibi olurdu. Karım yine de işkillenip sordu:

"Niye bu kadar ucuz?"

"Valla, ev sahiplerinin acil nakde ihtiyaçları varmış, kredi çekip borçlanmak da istemiyorlar. Biraz da ıssız bir yerde. Bakkal, market, okul uzak. Alıcılar tercih etmiyor. O yüzden."

Sonuçta evi almayı kabul ettik. Yağlı boya ve pimapenler bir ayı buldu. Nalburdan kazma, kürek, tırmık alıp bahçeyi elimden geldiğince temizledim, iki kocaman erik ağacının arasında tahta bir salıncak vardı. İpini yeniledim. Kızımız büyüyünce sallanırdı. Sık sık bir şey lâzım oluyordu, kâh markete, kâh nalbura gidiyordum. Beni görenler fısır fısır fısıldaşıyordu. Burada yeni olmamıza verdim. Küçük bir yere taşınınca meraklı konu komşu hep öyle yapmaz mı? Temizlik için iki kadıncağız bulduk. Kadınlar, eşikten içeri girerken biraz tırsarak ve "Bismillah, Bismillah, tövbe estağfurullah" larla girdiler ama üzerinde durmadık. Akşam iş bittiğinde, her yer temizlik kokuyordu. Peteklerin üstünde,  anahtarlı,  eski bir ahşap kutu gördük. Eşim:

"Bu ne? "

diye sorunca, temizlikçi kadınlardan yaşlıca olanı:

" Ha, o mu? Küçük odada bulduk hanımım." dedi. İkisi de " İş bitti; hadi verin paramızı da gidelim" der gibi bakıyorlardı. Teşekkür ettik, ücretlerini ödedik. Kadınlar gidince kutuya baktık. Herhalde eski ev sahipleri götürmek istememişlerdi. Merakla oymalı anahtarı çevirip kapağı açtım, içinde bir tomar sararmış, kırışmış mektup vardı. İple bağlanmıştı. Hepsi de Aynur Özer ismine gelmişti. Adres de bu evin adresiydi.

DENİZ MANZARALI EV (Tamamlandı)Where stories live. Discover now