-Dur!'

Gün görmemiş küfürler sıraladım kendime. Yüzüne bile doğru düzgün bakmayan bu tuhaf adam için hala ne diye çabalıyordun be kızım? Başına bir bela alıp almayacağını merak ettiği için gelmişti işte. Daha neydi bu kalbinin atışı? Gözümden damlayan yaşımla aramızdaki iki adımı çarçabuk kapattım. Burnum ona has kokusuyla dolduğunda bir kez daha fark etmiştim nasıl özlediğimi. Ah kalbim... Neydi kırılmaktaki bu inadın? Elimi koluna değdirip zorlanmadan çevirdim bana yönünü. Bir ümit aradım zifirilerinde.

-Neden yaptın bunu bana? Bunu bize niye yaptın Alp?'diye fısıldadı dudaklarım. Bakışları evvela aralanmış dudaklarımda , sonra tüm yüzümde ağır ağır dolaştı. Bakışlarında duran bu buz misali tabakayı aşamıyordum. Eğer aşabilsem cennetti ardı biliyordum. Elimi kaldırıp parmağımı kararıp çökmüş gözaltlarında gezdirdim. Ne yapmıştı sevdiğim adama böyle ? Ben ona dokunmaya kıyamazken ne yapmıştı? Ona dokunduğumda kapanan gözleri elimi çektiğimde tekrar açılmıştı.

-Böyle olması gerekiyordu.'

Hah ! Duyduğum cümle ile acı bir gülüş belirdi yüzümde . Güldüm , güldüm... Gözlerimden damlalar ardı ardına inene kadar sürdü bu psikolojisi bozuk gülüşüm. Ve ardından hıçkırıklara dönüştü kahkalarım. Günlerdir içimde tuttuğum tüm duyguları bu gece döküyordum nihayet. Ellerimi kaldırıp o kaslı göğsünden sertçe ittim . Beklemediği sendelemesinden belliydi.

-Yatağında bırakıp gittin lan beni ! Ne demek böyle olması gerekiyordu hayvan herif !'dedim öfke dolu sesimle bağırarak. Gözümü nefret bürüdüğü an prenseslikten kamyon şoförlüğüne geçiş yapabiliyordu hanımefendi kişiliğim. Yine öyle bir zaman dilimideydik. Ve benim durmaya hiç niyetim yoktu. Bir kez daha . Ve bir kez daha ittim göğsünden sert tavrımla. Fakat bir kez daha itmek üzere kalkan kollarım avuçları tarafından aniden kavranmış, ben ise o itiş kakışla kendimi bir anda onun altında , yatağımda buluvermiştim.

Nefeslerimiz karışıyordu birbirine. Göğüslerimiz hızlı hızlı nefeslendikçe çarpışıyordu. Sargılı avucu kollarımı yatağa bastırırken bir an gözlerimden dudaklarıma, oradan da siyah sütyenim içinde inip kalkan göğüslerime düşmüştü bakışları. Zihninde canlananların o gece çiftlik evinde yaşananlar olduğunu anlamak zor değildi. Aramızdaki bu tutku, bedenimi zar zor gizleyen siyah kumaş parçası... Bu gerçek bir dejavuydu... Boştaki eli belimden kaburgalarıma dek alev alev bir tavırla gezerken kısılan bakışları arasında sertçe yutkundu. Ona böyle kızgınken onu böyle istediğim için nefret ediyordum kendimden. Allah'ım sen bana mukayyet ol... Direncimi kırması için bakışlarının kaydığı dudaklarıma değmesi yeterliydi. Her yanım ona teslim bir tavırla titrerken eğilip boynuma uzatmıştı yüzünü. İradesizce kıpırdanıp adeta ona sunmuştum sinemi. Aşkım kızgınlığım ve kırgınlığımdan daha güçlüydü. Burnu kokumu derince içine çekerken sıkıca yummuştum gözlerimi. Dudakları beni altında kıvrandırmak ister gibi gezdi köprücük kemiğimin üzerinde. Alev alev yanan tenim herşeye rağmen yine onun olmak için çıldırıyordu. Derken hiç beklemediğim bir anda kulaklarıma dolmuştu kalın sesi.

-Tanıdığın adam değilim. Alparslan benim adım. Ve ben bu dünyada yalnızca intikamım için varım...'

Duyduğum ile süzülüverdi gözümden bir inci tanesi . Adı bile yalandı! Adı bile sahte! Delicesine aşık olduğum, uğruna hayatımı vermeye hazır durduğum adamın adını bile doğru bilmiyordum demek! Gözlerimi açıp can çekişir gibi bakmıştım zifirilerine. Bakışları acı dolu yüzümde donuk gözleriyle gezmiş, gözyaşımı gördüğü an dişleri istemsiz bir tavırla baskı uygulamıştı birbirine. Bir anda aleve değmiş gibi çekiverdi bileklerimde duran elini. Ve tek bir söz daha etmeden üzerimden kalkıp geldiği gibi sessizce çıkıp gitmişti balkon kapısından. Bıraktığı yerde , eskisinden daha paramparça duruyordum ben şimdi. Yan dönüp dizlerimi karnıma doğru çekmiştim. Hissettiğim duyguların kelimeye dökülüşü yoktu. Yahut ben bilemiyordum . Tek diyebildiğim buydu. O adam beni yaşayan bir ölüye çevirmişti. Tıpkı kendisi gibi...

MURASSA 🌿Muâşaka Serisi🌿 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now