"Sen bir pisliksin." arabaya binen Naz'ı izledim.

"Evet, konu annense bir pislik olmam çok da zor değil." dedi. Onu duyduğumda dudağımı ısırarak arabaya bindim. Kesinlikle annemden korkuyor ama nedeni ne bilmiyorum.

"Gerçek pislik! Bari kefenimi ayarla." kapıyı kapatıp kemerimi taktım. O da aynı şekilde kemerini bağladı.

"Tabi, dekolte ve duvak olsun ister misin?"

"Ha ha ha, çok komik!" arkama rahatça yaslandım. O da arabayı çalıştırıp hastane girişinden uzaklaştı. Bu sırada ben de annemin gönderdiği konumu navigasyona yazıp gerisini Naz'a bıraktım. O da yol boyunca sessiz kalarak benim uyumama izin verdi. Naz'ın elini omzumda hissettiğimde kendime gelerek doğruldum.

"Bundan sonrası senin, arabayı valeye veririm. Sen de kendi başına dönersin artık." dedi.

"Saçmalama!"

"Saçmalamıyorum, zaten annen seni anca sabaha doğru bırakır. O zamana kadar beraber anlaşırsınız." arabadan indi. Bizi bekleyen genç çocuğa anahtarı verdiğinde ben de arabadan indim.

"Koruma olacak sözde!" arkasından bağırdım. Beni duysa bile duymamazlığa vurup yürümeye devam etti. Yakınlarda olan taksilerin yanına ilerleyişini iç çekerek izledim. Sonra da sessizce beni izleyen çocuğa baktım. Ona bakmayı bırakıp otele ilerledim. İçeriye girdiğimde kapıda bekleyen görevli beni tanımış olacak ki,

"Bayan Mehir Vira Kaya?" sordu. Anlık soruyla şaşırsam da kendimi kontrol edip fazla tepki vermedim. Sadece kafamı sallayarak onu onayladığımda, "Anneniz Helin Kaya sizi otelimizin restoranında bekliyor." dedi. Sonra da eliyle yolu gösterdi. Onun bu çok hevesli halini onaylayarak gösterdiği taraftan ilerledim. Anlaşılan annem katın tamamını tutmuş. Aksi takdirde karşımda duran bu adama, bu kadar hürmet ve saygı gösterecek bir insana benzemiyor.

Adamın bana gösterdiği kırmızı holde ilerleyerek en sonunda şık ve boş duran restorana geldik. Sessizlik içinde yemek yiyen annemi gördüğümde, o bana bakmadan sadece önündeki yemeği zarif bir şekilde yiyordu. Uzun kirpikleri altında yeşil gözleriyle, düz uzun kumral saçıyla fazla genç ve güzel duruyordu.

"Anne." karşısında durdum. Kafasını kaldırmadan eliyle adama gitmesini işaret etti. Sonra da zarif parmaklarıyla tuttuğu çatal bıçağı tabağının iki yanına koydu. Masadan peçete alarak ağzını ağır hareketlerle sildi. Kafasını kaldırıp bana baktı.

"Sinirliyim. Ve sen sebebini çok iyi biliyorsun." dedi. Onu duyduğumda telefondaki sinirli halinden eser yoktu. Sakin ve sanki yirmili yaşlarda olan genç bir kadın gibi gülümsedi. "Sinirliyim ama bu sinirim sana değil." arkasına yaslandı. Üzerindeki şal omzunda yavaşça geri düştü. "Seni emanet ettiğim o... Küfür etmemeliyim." dedi. Sözleri sinirli ama sesi tamamen sakin. Birbiriyle çelişen konuşmasını bozmadan, "Baban olacak o herifle kaldıktan sonra baya bir cesur olup evlenmeden çocuk yapman ne büyük bir cesaret."

"Anne açıklayabilirim!" atıldım. Beni duyduğunda eline aldığı bıçağı bana doğrulttu.

"Açıkla." elinde parlayan bıçağı izledim. Elinde döndürmeye başladığında sakin nefesler almaya çalıştım.

"Şöyle ki, ben bu duruma şey yüzünden... Şey..." sustum. İlacı söylersem hamilelik gerçeğinden daha beter bir durum beni bekler. Hatta o bıçağı şu an bile göğsüme batmış gibi hissediyorum. Dudağımı ısırarak etrafıma bakındım. Kimse yok! Hızlı nefesler almaya başladığımda elindeki bıçağı tabağın üzerine attı. İrkilerek onun yeşil gözlerine baktım.

Yanlış Kedi | TamamlandıWhere stories live. Discover now