Sesi bir kez daha kaybetmiş bir adam gibi yıkılırken Çakır dedesine doğru kafasını çevirecekti fakat kendini bir anda dizginleyerek Gölge'nin bedenine saplanmış olan üç kurşun izinden ikincisine, kalbine odaklandı.

Oraya baktı, oraya odaklandı, orayı hiç bırakamadı.

Doğan dede elleri birkaç dakika önce nasıl arkasında kenetli bir şekilde duruyorsa şimdi de öyle duruyordu ama yüzünde çok daha sert bir yüz ifadesi kan gibi oturmuştu.

Bir dehşete şahit olan gözlerim Doğan dededen ayrılıp bir kez daha kızıl karların içine döküldü.

Gölge...

Mai'nin tüm kırıklığını üzerinde taşıyan, ölümün ninnisiyle uykuya yatan güzel Gölge.

Siyah tüyleriyle beyazlar içinde derin bir uykunun kollarında zamansız bir uykuya dalmıştı.

Gözlerim doldu, gözlerim dondu.

Dudaklarıma yuvalayan çığlığı doğuramadan sessizliğin içine karıştığında Çakır'ın gözlerindeki o vahşetin ellerini gördüm. Yakaladığı kurbanına azap olacak o vahşetin elleri... İlk kendisine uzandı.

Karanlığın içinde zincire vurulmuş, ebedi sürgün yemiş kürek mahkûmu gibi çökmüş olan omuzlarına bir anda ilahi eller uzandı. Öyle dik, öyle keskin bir geçiş yaşadı ki belindeki silaha giden elleri kemiklerimi tekmeleyip kırarak içinden kalbimi çıplak ellerle söktü.

Büyük bir taarruzla dedesine dönerken, "Sen..." demişti ki Arslan dayım ayağının altında karı heybetle ezip ona doğru adım attı fakat Çakır onu göremeyecek kadar gözünü kana bulamıştı.

"Dede," diye fısıldadı ama bu fısıldayış hiçbir gürleyişin altında ezilemeyecek kadar keskindi.

Arslan dayım kaşlarını çatıp etrafa bakınırken, "Çakır," demişti ki Çakır hiddetle bağırdı. "Dilini sikerim! Kes sesini!"

Gecenin kör saatinde bir baykuş kadar keskin olan bakışları dedesiyle kesiştiğinde aralarında öyle sessiz bir konuşma geçti ki birbirlerine bağırıp çağırıp dört elle yakarına yapışsalar bu denli korkutup içimdeki endişenin dallarını uzatamazlardı.

Çakır kafasını geriye doğru attı. İki elinde duran kurşunu namluya sürülmüş silahlar elmas gibi parlarken parmakları tetikteydi. Sanki o an namlu kalbimin üstünde tehditkârca duruyordu fakat Çakır bana o kadar kördü ki kurşun kimi delerse delsin parmaklarını tetikten çekmeyecekti.

Uzun, upuzun olan kirpikleri kızıl pınarlarını örttü. Ademelması sert bir kavisle hareket ettikten sonra Çakır yavaşça kafasını kaldırdı ve yumduğu gözlerini kana susamış bir canavar kadar ani açtı. Ormanın içinde uğuldayan hayvanların sesi yankılanırken Çakır ilk Arslan dayımla göz göze geldi ve dayım iki elini arkasına atıp avuçlarını dolduran silahlarının namlusunu bacaklarına sürterek çekti.

O namlunun sesi ormanın içinde gürlediğinde arkamdaki varlığını unuttuğum Feza bir anda iki eliyle belimi kavrayıp beni geriye doğru püskürttü ve kendimizi karların içinde dizlerimizin üstüne çökmüş halde bulurken Feza'nın da tıpkı onlar gibi silahını çıkardığını gördüm.

Biraz önceye kadar çağlayan suların şimdi bir buz kayasının dibinde donmaya başladığını hissettim.

Bir an o alacalı gözlerindeki yangın durgun bir su gibi kuyularıma aktığında Çakır gözlerini kapatır gibi oldu ve kafasını sağa doğru yatırırken azrailin iki omzu arasındaki boşlukta ona nefesini verdiğini hissettim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 30, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DEHARİRWhere stories live. Discover now